İSTANBUL (AA) - GÜLSELİ KENARLI - Tarım ve Orman Bakanlığı Arıcılık Araştırma Enstitüsü Müdürü ve Ziraat Yüksek Mühendisi Şeref Cınbırtoğlu, iklim değişikliği nedeniyle yaşanan sıcaklık dalgalanmalarının arı popülasyonunu ve bal üretimini olumsuz etkilediğini, yerli genetiğe önem verip yerli arılarla çalışarak bu olumsuzluğun en düşük seviyede atlatılabileceğini söyledi.

Ekosistemin devamı için büyük önem taşıyan tozlaşma, başta arılar olmak üzere kelebekler, yarasalar ve sinek kuşları gibi polen taşıyıcı canlılar sayesinde gerçekleşiyor. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, dünyadaki yabani çiçekli bitki türlerinin yüzde 90'ı, gıda ürünlerinin yüzde 75'i ve küresel tarım arazilerinin yüzde 35'inden fazlası bu canlıların yaptığı tozlaşmaya ihtiyaç duyuyor.

Sadece gıda güvenliğine katkıda bulunmakla kalmayıp bununla birlikte biyolojik çeşitliliğin korunmasında da anahtar role sahip arıların, iklim değişikliği başta olmak üzere karşılaştıkları zorluklar ve sürdürülebilir kalkınmadaki önemleri hakkında farkındalık yaratmak amacıyla BM tarafından 2017'de alınan kararla 20 Mayıs Dünya Arı Günü olarak kabul edildi.

İklim değişikliğine bağlı meteorolojik olayların, kuraklığın ve zararlıların, arılara ve arı yetiştiriciliğine etkileri hakkında AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Cınbırtoğlu, dünya gıda üretiminin yüzde 90'ını sağlayan 82 bitki türünün tozlaşması için polinatör böceklere ihtiyaç duyulduğunu, bal arılarının bu noktadaki katkısının yüzde 63 olduğunu belirtti.

Cınbırtoğlu, gerçekleştirdikleri tozlaşmayla meyve ve sebze oluşumunda arıların çok önemli bir rol üstlendiğini ayrıca ürettikleri bal, polen, propolis, arı sütü gibi ürünlerin insanlar için önemli beslenme ürünleri olduğunu kaydetti.

- Sıcaklık değişimleri ve yağışların etkisi

Dünya üzerinde 40 milyon yıldır varlığını sürdüren bal arılarının iklim değişikliğinden olumsuz etkilendiklerini ifade eden Cınbırtoğlu, sıcaklık değişimlerinin arı popülasyonuna nasıl zarar verdiğini şu sözlerle anlattı:

"Kış döneminde sıcaklığın 14 dereceye düşmesiyle arılar salkım oluşturarak kış uykusuna geçiyor, baharla birlikte uyanarak nektar dönemine giriyorlar. Sıcaklık dalgalanmaları arıların kış uykusuna girmesini veya uzun süre kış uykusunda kalmasını engelliyor. Böyle olunca arılar enerji harcayarak, kovanının içindeki balı tüketiyor ve bahara daha zayıflamış, popülasyonu düşmüş olarak giriyorlar, bal üretiminde de istediğimiz verimi alamıyoruz. Çiçekler arıların ana besin kaynağı ve dünyada sıcaklık ortalamalarının artması çiçeklenme dönemlerinde farklılıklar yaratıyor. Kendi yaptığım çalışmalarda ağaçlarda ve bitkilerde çiçeklenme döneminin 15-20 gün öne geldiğini gördüm. Arıların faydalandığı flora da değişiyor. 30-40 çiçek türünden faydalanıyorlarsa, bu olumsuz etkilerle daha az çiçek türünden maksimum oranda faydalanmak zorunda kalıyorlar, bunlar bizim için olumsuzluk oluyor."

İklim değişikliğinin arılar üzerindeki yarattığı baskılardan birinin de ani ve yoğun yağışlar olduğunu vurgulayan Cınbırtoğlu, "Arılar bulundukları yerde maksimum 15 günlük floradan yararlanıyor, eğer bu dönemlerde aşırı yağış olursa bu durum çiçekleri etkileyeceği için polen ve nektar taşınması da olumsuz yönde etkileniyor. Böylece istediğimiz verimi alamama durumuyla karşılaşabiliyoruz." diye konuştu.

Cınbırtoğlu, Türkiye'de büyük oranda gezginci arıcılık yapıldığını ve arıcıların çiçeklenme dönemine göre hangi bölgede olmaları gerektiğini bildiklerini, iklimle ilgili olumsuzluklarla karşılaştıklarında kolonilerini başka bölgeye taşıyarak hava olaylarını en az hasarla atlatabildiklerini aktardı.

Arıları etkileyen hastalık ve virüslerden de bahseden Cınbırtoğlu, lokal olarak yedi virüsün dönem dönem Türkiye'de görüldüğünü ancak büyük koloni kayıplarına neden olmadığını, en çok etkiyi ise varroa hastalığı, nosema cerana paraziti ve yavru çürüklüğünün yaptığını bildirdi.

Arıların nektar dönemlerinde bu virüsleri popülasyonlarını artırarak yendiğini anlatan Cınbırtoğlu "Hastalık görüldüğünde arıcıların kovanlarını kolonilerden ayırmalarını, kullandıkları malzemeleri diğer kovanlarda kullanmamalarını tavsiye ediyoruz. Arıcılar bunları kendileri tespit edemeyebilirler, şüphelendikleri durumlarda bizim gibi enstitülere, araştırma kuruluşlarına ya da üniversitelere başvurmalılar. Ayrıca kolonilerini ek gıda ile güçlendirerek virüsleri bertaraf edebilirler." diye konuştu.

- Türkiye'de bal üretimi ve arıcılık çalışmaları

İklim değişikliği nedeniyle yaşanan olumsuzluklara karşın, Türkiye'de arı kolonilerinde artış olduğuna dikkati çeken Cınbırtoğlu şu bilgileri paylaştı:

"Türkiye'nin kovan sayısı yaklaşık 9 milyon, bal üretimi 118 bin ton civarında. Aslında 2021 yılında bal üretimi 96 bin tondu, lokal olarak iklimsel verilerle yüzde 10'luk kayıplar yaşandı ama alınan önlemlerle bu olumsuzluklar giderildi ve 2022'de Türkiye'nin bal üretimi en üst seviyede gerçekleşti. Türkiye, bal üretiminde dünyada ilk 2 ülke arasında."

Enstitülerinin bünyesinde 34 araştırmacının, 2022-2023 yıllarına ait devam eden ve tamamlanan 70 çalışmasının bulunduğunu, bunlardan birinin "Ülkesel Arıcılık Projesi" kapsamında gerçekleştirilen ıslah projesi olduğunu belirten Cınbırtoğlu, bu çalışmayla ürettikleri ve olumsuz çevre koşullarına adapte ettikleri damızlık ana arıları işletmelere vereceklerini kaydetti.

Düşük ve yüksek sıcaklıklara adapte olabilen, seraların dışına çok fazla çıkmayan bombus arısı üzerinde de çalışmalar yürüttüklerinden bahseden Cınbırtoğlu, şunları kaydetti:

"Artık iklim değişikliğinden dolayı Karadeniz Bölgesi'nde seralar önemli ölçüde arttı. Ürettiğimiz bombus arılarını bu bölgede serada üretim yapan işletmelere vereceğiz. Bu türün amacı, kapalı alanda bitkilerin tozlaşmasını sağlayarak, verimi ve kaliteyi artırmak. Ordu Valisi Tuncay Sonel ve Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığınca (DOKAP) desteklenen bu projeyle kısa süre sonra bombus arılarının seralara naklini sağlayacağız."

Cınbırtoğlu, sözlerini "Dünyada bilinen 27 arı ırkı var, bunun 5'i Anadolu coğrafyasında yer alıyor. Bizler her zaman yerli genetiğimize önem verir, yerli arılarımızla çalışırsak iklim değişikliği gibi olumsuzlukları en düşük seviyede atlatırız." diyerek tamamladı.