İSTANBUL (AA) - GÜLSELİ KENARLI - Uzmanlar, açık denizlerde biyolojik çeşitliliğin korunması amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilen anlaşmanın okyanusların geleceği açısından ümit verici olduğu yorumunda bulundu.

BM, ülkelerin ulusal deniz yetki alanlarının ötesindeki biyoçeşitliliğin korunması için yıllardır müzakerelerini yürüttüğü anlaşmayı hafta başında New York'ta düzenlenen oturumda oydaşmayla kabul etti.

İklim değişikliği, aşırı avlanma ve nakliye trafiği gibi hususların biyoçeşitlilik üzerindeki olumsuz etkilerine odaklanan anlaşma, açık denizlerde balıkçılık faaliyetlerine kısıtlamalar ve deniz mayınları, deniz ulaşım yolları ile keşif faaliyetlerine sınırlamalar getirecek.

Uzmanlar, yaklaşık 20 yıldır üzerinde çalışmalar yürütülen anlaşmanın kabul edilmesinin önemini AA muhabirine değerlendirdi.

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Bilimleri Fakültesi Deniz Biyolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, açık denizlerin dünya deniz ve okyanuslarının yüzde 60'ını oluşturduğuna ancak bu bölgelerin korunması için şimdiye kadar bir sözleşme olmadığına dikkati çekerek, kabul edilen anlaşmayla, 2030'a kadar okyanus ve denizlerin yüzde 30'unda deniz koruma alanları ilan edileceğini belirtti.

Anlaşmayla birlikte açık denizlerin korunması konusunda, ilgili ülkelere bilimsel ve maddi destek sunulacağını, kapasite geliştirilmesi konusunda da yardımcı olunacağını bildiren Öztürk, anlaşmanın Türkiye'yi ilgilendiren boyutu hakkında şunları söyledi:

"Türkiye, Akdeniz'de açık deniz alanlarını kullanıyor, Malta açıklarında orkinos balıkçılığı yapıyor. Zaman içinde Orta Akdeniz'de koruma alanları ilan edilirse bu bizi olumsuz etkileyecektir. Diğer yandan Türkiye'nin açık deniz alanlarında geliştirdiği inisiyatif Finike Deniz Altı Dağları'dır. Buranın kara ile alakası yok, tamamen açık denizlerdeki koruma alanı. Bu alanın daha çok genişletilmesi ve büyütülmesi gerekiyor çünkü Türkiye gibi bir ülkenin açık denizlerin korunması konusunda inisiyatif alması lazım."

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in anlaşmanın kabul edilmesine ilişkin yaptığı açıklamada sarf ettiği "Okyanuslara yeni bir ümit ve mücadele şansı verdiniz." sözlerinin önemli olduğunu vurgulayan Öztürk, "Okyanusların koruma altına alınması demek insan faaliyeti olmayacağı anlamına geliyor. Orada balık tutulamayacağı, petrol çıkarılamayacağı, deniz dibi madenciliği yapılamayacağı anlamına geliyor ve bunlar okyanusların sağlığı için bir ümit." şeklinde konuştu.

Açık denizleri tehdit eden en büyük sorunların başında kirlilik ve ısınmanın geldiğini, okyanuslarda büyük plastik adaları oluştuğunu, yabancı türlerin yayılımının çok arttığını ve sadece Akdeniz'de deniz suyu sıcaklığındaki artışın son 50 yılda 1,5-2 dereceye yaklaştığını anlatan Öztürk, iklim değişikliği ve koruma alanları meselesinin çok dikkatli takip edilmesi gerektiğinin altını çizdi.

- "Okyanusların her anlamda sağlığının korunması için bir frene basıldı"

İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Cem Gazioğlu, BM'de kabul edilen anlaşmayı "Okyanusların sağlığının her anlamda korunması için bir frene basıldı." sözleriyle değerlendirdi.

Yakın zamanda BM'nin açık denizlerin korunması anlaşmasını imzaladığını hatırlatan Gazioğlu, biyolojik çeşitliliğin korunması anlaşmasının bunun bir uzantısı olarak düşünülmesi gerektiğini, anlaşmayla biyoçeşitliliğin korunması için bir zemin hazırlandığını kaydetti.

Anlaşmanın, açık deniz madenciliği için regülasyon getireceğinden bahseden Gazioğlu, "Halihazırda bu madenler kısmen işletiliyor ama hiçbir kural ve kaideye tabi değiller. Bu anlaşmalar gerekli zemini insanlığa sağlayacaktır diye düşünüyorum." ifadelerini kullandı.

Denizlerdeki kötüye gidişin yavaşlayacağını ümit ettiklerini dile getiren Gazioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kötüye gidişin her alanda yavaşlaması kolay olmuyor çünkü dünyada gelişmişlik düzeyleri çok farklı. Gelişmişlik düzeylerini bir baza oturtmanın, bu anlaşmalarla mümkün olduğunu düşünüyoruz. Bir anlaşma zemini olursa, onlar da kendilerine ait olan bölgelerden yararlanma imkanı bulacaklar. İnsanlığın malı olan ürünlerden faydalanabilecekler. Bu anlaşma zemini olmazsa gelişmiş ülkeler aynı şekilde sömürüye devam edecekler."

Dünyada her yıl keşfedilen türlerin yüzde 70'inin denizlerde yaşadığını aktaran Gazioğlu, sözlerini "Biz denizleri yeterince tanımıyoruz, 20 yılda denizlerin haritası yüzde 2'den yüzde 20'ye çıkarılabildi yani denizlerin yüzde 80'ini bilmediğimiz bir dünyada yaşıyoruz. Okyanuslar hakkında bildiğimiz bilgiler uydumuz aydan daha az. Hala denizlerde öğrenecek, tanıyacak, araştıracak çok şey var, bu anlaşmalar bunlar için bize zemin sağlıyor." diyerek tamamladı.