İSTANBUL (AA) - GÜLSELİ KENARLI - Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü Araştırmacısı Dr. Mustafa Mantıkcı, Ukrayna'daki Kahovka Barajı'nın yıkılmasıyla birlikte Karadeniz'e taşınan kirlilik yükünün ilk etkilerinin denizde renk değişimi ve toksik alg patlamaları olabileceğini söyledi.

Ukrayna'nın Herson bölgesindeki Kahovka Barajı'nın haziran ayının başında bombalanarak yıkılması, bölgede su taşkınlarına ve Dinyeper Nehri'nde kirliliğe neden oldu.

Karadeniz'e dökülen nehirdeki kirlilik yükünün olası etkileri hakkında AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü Araştırmacısı Dr. Mustafa Mantıkcı, Dinyeper'in Karadeniz'e dökülen en büyük ikinci nehir olduğunu belirtti.

Mantıkcı, "Barajın yıkılmasıyla içerisinde bulunan tüm materyal Karadeniz'le buluşuyor. İlk etapta nehirde var olan atıklar sedimanla yani dip çamuruyla birlikte Karadeniz'e akacak. Şu anda bunu uydu görüntüleriyle tespit edebiliyoruz, kirlilik Odessa kentinin önüne kadar gelmiş durumda." dedi

Dinyeper Nehri üzerindeki kirlilik kaynaklarına dikkati çeken Mantıkcı, şunları söyledi:

"En başta evsel ve endüstriyel atıklar geliyor çünkü orada büyük su taşkınları, seller oldu. Bu sular yerleşim alanlarından, fabrikalardan geçti ve nehir ne varsa direkt denize taşıdı. Taşıdıkları arasında tarım alanlarındaki pestisit, azot, fosfor gibi besin tuzları, petrol, kömür, yağ ve ham petrolden oluşan kirleticiler olan poliaromatik hidrokarbonlar, PCB, demir, cıva, kurşun gibi ağır metaller, çöpler ve belki de hiç bilmediğimiz radyoaktif atıklar var. Şu an Karadeniz’in kuzeybatısında bulunan sular, zamanla denizin doğal akıntı sistemiyle Romanya, Bulgaristan'a ve bizim karasularımıza ulaşacaktır."

Kirleticilerin konsantrasyonunun zamanla akıntı sistemleri ve denizin derinliğiyle seyrelebileceğini aktaran Mantıkcı, azot, fosfor ve silikatın Karadeniz ekosistemi içerisinde fitoplanktonlar tarafından kullanılacağını, fitoplanktonların denizde çoğalacağını ve bu riskin Marmara Denizi için de geçerli olduğunu ifade etti.

Süreç içerisinde taşınan kirliliğin biyoakümülasyona uğrayacağını ve bunun Karadeniz'deki canlılara, biyoçeşitliliğe etkisi olacağını kaydeden Mantıkcı şöyle devam etti:

"İlk etapta, bir anda, çok değişik bir şey görmeyeceğiz ama alg çoğalmaları olacak. Karadeniz ekosistemi zaten şu anda hassas durumda, yüzey sıcaklıkları artıyor, en önemli özelliklerinde biri olan soğuk ara tabakası gittikçe kayboluyor. İlk göreceğimiz şey aslında denizdeki renk değişimi, toksik alg patlamaları olabilir. Şu an bir çamur tabakası Ukrayna kıyılarında çok rahat gözüküyor. Yaz döneminin ardından yağışlı bir döneme gireceğiz ve artan yağışlarla birlikte Dinyeper Nehri'nin debisi artacak. Karadeniz ortamına yıllardır biriken barajın dip çamuru ve kirletici girdisi sürekli olacak."

Karadeniz'de 150-200 metreden sonra oksijensiz alanın başladığını hatırlatan Mantıkcı, Dinyeper Nehri'nden gelen kirliliğin oksijensiz alanı artırabileceği görüşünü paylaştı.

Mantıkcı, "Yukarıda artan organik yük, oksijenin tüketilmesiyle parçalanacak, bu da Karadeniz'in gittikçe oksijensizleşmesine neden olacak. Bunun Marmara Denizi'nin oksijenine de etkisi olacak, ne kadarı Marmara Denizi'ne girecek ve ne kadarı oksijenin tüketilmesine sebep olacak? Gelecek yükü bilmemiz ve hesaplamamız gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.

Dinyeper Nehri'nin Kiev'in ortasından geçtiğini, savaş sırasında çöken köprülerin ve her türlü silahın oluşturduğu atıklar dahil birçok kirleticinin nehre girerek Karadeniz'e ulaştığını anlatan Mantıkcı, savaş devam ettiği sürece bu durumun da devam edeceğinin altını çizdi.

Mantıkcı, kirlilik konusunda alınabilecek önlemlere dair şu bilgileri paylaştı:

"Ülkemizde de uygulanan petrol kirliliği önleme çalışmaları var. Atıklar eğer sahillerimize doğru gelirse en azından yağ ve petrol gibi kimyasalları engelleyebiliriz. Yüzeyde seyreden petrol, çöp gibi maddeleri toplama imkanımız var. Ama onun dışındakileri engellemek gerçekten çok zor. Denizin içine karıştıktan sonra bunları toplama imkanımız maalesef yok. Bunlar Karadeniz ekosistemine karışacak, sadece yüzeyde olmayacak, su kolonuna, denizin dibine kadar yayılacak, fitoplankton, balıklar, memeliler, bütün canlılar bunları bünyesine alacak."