İSTANBUL (AA) - HALİL İBRAHİM MEDET - Büyük şirketleri tedarik zincirinin tamamından sorumlu tutmanın, dünyada çocuk iş gücü kullanımını azaltacağı ve çocuk işçiliğiyle mücadelede daha kalıcı çözüm için kaliteli ürünün ucuzlaştırılması stratejisinin terk edilmesi gerektiği ifade ediliyor.

AA'nın dünyada çocuk işçiliği konusunu incelediği 3 haberden oluşan haber dosyasının son bölümünde Kalkınma Atölyesi Kooperatifi Genel Sekreteri Ertan Karabıyık, çocuk işçiliğini ve bununla mücadele yöntemlerini değerlendirdi.

Karabıyık, çocuk işçiliğiyle mücadelede 2023'ün değişim yılı olduğunu kaydederek, şunları aktardı:

"Yakın zamana kadar şirketler sosyal sorumluluk projesi olarak çocuk işçiliğini azaltmaya çalışıyordu. Son dönemde ortaya çıkan özellikle Birleşmiş Milletlerin (BM) ortaya koyduğu değişimler, Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerdeki mevzuat değişiklikleri, Avrupa Parlamentosunda kabul edilen kurumsal hesap verilebilirlik direktifi, Japonya'da ortaya konulan çeşitli mevzuatlar, İngiltere'de 2015'te kabul edilen Modern Kölelik Yasası ve buna benzer mevzuat düzenlemeleriyle artık şirketleri tedarik zincirinden tamamen sorumlu tutmaya yönelik bir süreç başlıyor."

Şirketlerin tedarik zincirinde çocuk işçiliği kullandığı kanıtlanırsa tazminat ödeyecekleri bir dönemin başladığını dile getiren Karabıyık, bu sayede çocuk işçiliğinde azalma kaydedileceğinden bahsetti.

Karabıyık, tedarik zincirinden şirketlerin sorumlu tutulmasının çocuk işçiliğiyle mücadelede olumlu sonuçlar vereceğine ancak bunun tek başına yeterli olmayacağına dikkati çekerek, "Üreticilerin kaliteli ürünleri ucuza satarak karlarını artırmayı ve tüketicilerin kaliteyi ucuza alma eğilimini terk etmesi gerekiyor. Başta gelişmiş ülkelerdeki tüketiciler, ürünlere daha fazla para ödemek zorunda kalacak ama tedarik zincirinde yer alanların koşullarının iyileşmesi herkesin yararına olacak." değerlendirmesinde bulundu.

- "Dünyada 150 milyon civarında çalışan çocuk var"

Uluslararası Çalışma Örgütünün, BM Çocuklara Yardım Fonunun (UNICEF) da desteğiyle küresel ölçekte çocuk işçiliğiyle ilgili veriler açıkladığına işaret eden Karabıyık, "Bu verilere göre dünyada 150 milyon civarında çalışan çocuk var. Bunlardan yaklaşık 40 milyonu 'en kötü biçimdeki çocuk işçiliği' kategorisinde yer alıyor." dedi.

Karabıyık, en kötü biçimdeki çocuk işçiliğini her ülkenin kendi koşullarına göre tanımladığını ifade ederek, Türkiye için en kötü biçimdeki çocuk işçiliğinin "mevsimlik tarımda, sokakta, küçük-orta ölçekli işletmelerde ağır ve tehlikeli işlerde çalışan çocuklar" olarak kabul edildiği bilgisini paylaştı.

Ülkelerin en kötü biçimde çalışan çocuk işçiliğini belli bir plan dahilinde sona erdirmeyi öngördüğüne değinen Karabıyık, "Dünyada bu şekilde tanımlanmış 40 milyona yakın çocuk var. Farklı ülkelerde uyuşturucu ticareti, seks işçiliği ve çocuk askerden başka alanlara kadar 'en kötü' olarak tanımlanmış çocuk işçiliği de söz konusu. Çocuk işçiliğinin en yoğun olduğu sektör ise tarım." şeklinde konuştu.

- Büyük markaların tedarik zincirinde de çocuk işçiliği var

Karabıyık, çocuk işçiliğinin yüzde 70'e yakınının tarım sektöründe kaydedildiğini belirterek, en yaygın olarak Uzak Doğu Asya ve Afrika ülkelerindeki tarımsal üretimde çocuk işçiliğinin kullanıldığını aktardı.

Afrika'da kahve, kakao, çay, pamuk, tütün gibi tarım ürünlerinin yanı sıra maden işlerinde de çocukların çalıştırıldığını dile getiren Karabıyık, "Çocuk işçiliğinin, sanayide ağırlıklı olarak tekstil ve ayakkabı imalatı, hizmet sektöründe ise turizm, lokanta ve oto tamirinde olduğunu söyleyebiliriz." ifadesini kullandı.

Karabıyık, tekstil imalatındaki tedarik zincirinin çok karmaşık bir yapı haline geldiğini ve bu nedenle çocuk işçiliğinin denetlenmesinin zor olduğunu vurgulayarak, Bangladeş'te 2013'te bir tekstil fabrikasında çıkan ve Rana Plaza Yangını olarak anılan olay sonucu hayatını kaybeden yüzlerce kişi arasında çocukların da bulunduğunun tespit edildiğini dile getirdi.

Bangladeş'teki yangında pek çok büyük markaya ait ürünün tespit edildiğini anımsatan Karabıyık, sözlerini şöyle tamamladı:

"Tekstil sektöründeki tedarik zinciri büyük tekstil firmaları söz konusu olduğunda Çin'in ücra köylerine kadar uzanıyor. Bildiğimiz büyük markaların spor ayakkabı ya da konfeksiyon markalarının tedarik zincirinde çocuk işçiliğinin olduğunu Bangladeş'teki yangın neticesinde de biliyoruz. Bu nedenle tüketicilerin aldıkları ürünlerin tedarik zincirlerinde insan hakları ihlalleri veya çocuk işçiliği söz konusu mu bunun takipçisi olmaları gerekiyor. Sivil toplum kuruluşlarının bu süreçleri tüketiciye iyice aktararak onları da birer takipçi konumuna getirmesi önemli. Sivil toplum kuruluşlarının ayrıca çocuk işçiliği veya insan hakları ihlallerinin olup olmadığını izleyip raporlaması, bu süreçlerin yargıya taşınması için bir çalışma yapması çok anlamlı olur."