Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:

“Her birinize Filistin davasına sahip çıktığınız, Gazzeli mazlumlara umut olduğunu için şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Sözlerimin hemen başında bu toprakları bize vatan olan bırakan ecdadın tüm şehitlerini, gazilerini, kahramanları rahmetle anıyorum. Anadolu Selçuklu Devleti’nden Osmanlı’ya ve Cumhuriyet’e kadar vatan topraklarına hükümranlık mührümüzü vurduğumuz devletlerimizin kurulmasında ve yaşatılmasında emeği geçenleri minnetle yad ediyorum. Coğrafyamızın semalarında bayrağımızın ilelebet dalgalanması, ezanlarımızın kıyamete kadar okunması için emek veren, akıl ve alın teri döken herkese şükranlarımı sunuyorum.

Yarın Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. Yılının coşkusunu yaşarken, bugün Gazze için yüreklerimizin yangını cümle aleme haykıracağız.

Ufkumuzun uzandığı her yerde kalplerini ve gözlerini bize çevirmiş kardeşlerimizin derdiyle dertlendiğimiz, yardım eli uzattığımız, gerektiğinde sınırlarımızı açtığımız kardeşlerimize yaptığımız gibi Gazze için de bugün olduğu gibi kıyamdayız.

Maalesef ülkemin siyasileri içerisinde Hamas’ı, Netanyahu’ya bırakan talihsizler var. Netanyahu nasıl teröristse, Hamas da teröristmiş. Yazıklar olsun. Hamas nedir? Hamas kimdir? Bundan bihaber olan bedhahlar, talihsizler var. Onlara ülkemde oy atanlar da şu anda iyi düşünmesi lazım. Bugün burada yaşadığımızı tarih bize yaşatmasın inşallah. Bizim ve bizden önceki kuşağın gençliği dünyanın dört bir yanındaki kardeşlerimizin yaşadığı acıları takip etmekle, anlatmakla, telin etmekle geçti.

Bugün birileri Gazze’yi uzakta, çok uzakta bizimle hiç alakası olmayan bir yer olarak görüyor, hatta bunu ne yazık ki açıkça söylüyor. Halbuki bir asır önce bu millet, bu ülke için Adana ne ise Gazze’de oydu.

Çanakkale şehitleri listesinde verdiği 53 şehitle, bugün sınırlarımızın içindeki şehirlerin çoğunun üstünde yer alıyor. Ama bizi kanımız kadar, canımız kadar, sevdamız kadar kendimizden olan tüm bu topraklardan ne yazık ki ayırdılar. Sadece fiziki olarak ayırmakla kalmadılar, zihnimizden ve kalbimizden sökmek içinde her türlü fırıldağı çevirdiler. Milyonlarca insanımızın hayatını kaybettiği, milyonlarcasının evlerini bırakıp Anadolu’ya sığınmak zorunda kaldığı kara günlerden o aldığımız dersleri asla unutmamalıyız.

Gazze’deki Filistinli kardeşlerimize destek için bir araya geldiğimiz şu muhteşem toplantıda bir daha asla yeni Gazze’ler ortaya çıkmasına izin vermeme azmiyle ayrılmalıyız. Hiç şüphe yok ki Türkiye, tarihle, kültürüyle, coğrafyasıyla, medeniyetiyle büyük bir devlettir. Aynı zamanda Türkiye, sahip olduğu tüm vasıflarından yana asla bitmeyecek büyük tehditlerin, büyük projelerin hedefinde bir ülkedir. Ülkemizin güneyinde, kuzeyinde, doğusunda, batısında ve hatta bunların ötesinde yaşanan hiçbir hadisenin, çıkan hiçbir krizin, kurulan hiçbir ittifakın Türkiye üzerine oynanan oyunlardan bağımsız olmadığını bilin.

Hamas, terör örgütü değildir dedim ya, bundan İsrail çok rahatsız oldu. Zaten başka bir şey beklemiyorduk. Bunu söyleyeceğinizi biliyorduk ve bunu bildiğimiz için de açık ve net olarak ifade ettik.

Sadece Gazze’de yaşanan katliamı telin etmekle almıyoruz. Onunla birlikte kendi istiklalimizin ve istikbalimizin de müdafaasını yapıyoruz.

İsrailli yöneticilerin en üst seviyede dile getirdiği kavramların altını kazıyın. Hepsinin içinden ülkemiz topraklarını da kapsayan bir ihanet haritası çıkar. 1947’de Gazze, Filistin buralar neydi? Bugün ne? Ya İsrail sen buralar nasıl geldin? Nasıl girdin? Sen bir işgalcisin, sen bir örgütsün. Dolayısıyla Türk milleti bunu biliyor. Batı sana borçlu ama Türkiye’nin sana borcu yok. Onun için bu kadar rahat konuşuyoruz. Türkiye sana borçlu olmadığı için Erdoğan böyle konuşuyor.

Biz mazlumlardan yanayız. Karşımızda Kudüs işgal edildiğinde bu kutlu beldenin Fatihlerinden Sultan Selahattin’in türbesine gidip bin yıllık kinlerini kusanların siyaseti var. Karşımızda İstanbul’un işgali sırasında 1453’teki fethin rövanşı edasıyla hareket edenlerin kursaklarında kalan hevesleri var.

Dün Ukrayna-Rusya savaşında katledilen siviller için timsah gözyaşları dökenler, bugün binlerce masum çocuğun ölümünü sessizce seyrediyor. Ukrayna’da ölenler için gözyaşı döktünüz de Gazze’de ölen bu yavrular niçin sesiniz çıkmıyor? Ey Batı, size sesleniyorum. Siz yeniden bir hilal haçlı mücadelesi mi estirmek istiyorsunuz? Eğer böyle bir gayretiniz içerisindeyseniz biliniz ki bu millet, ölmedi. Bu millet, dimdik ayakta ve yine aynı şekilde aynı kararlılıkla Libya’da neysek, Karabağ’da neysek bilesiniz ki Orta Doğu’da da oyuz.

Son 10 yıldır terörle mücadele adına ne yaptıysak, hangi başarıyı kazandıysak bunlara rağmen gerçekleştirdik. İnşallah bundan sonra da ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ şiarıyla kendi çizdiğimiz yolda ilerlemeyi sürdüreceğiz.

Tarihte nasıl destanlar yazdıysak, bu millet yeni destanlar yazmaya da Allah’ın izniyle hazırdır. Amerika’sıyla, Avrupa’sıyla iplerini onların tuttuğu tüm piyonlarıyla merhum Mehmet Akif’in ‘tek dişi kalmış canavar’ diye tarif ettiği Batı’dan bahsediyorum. Gazze’deki katliamın da en büyük sorumlusu işte bu Batı’dır. Varlıklarında kendi evlerinde bile tahammül edilemeyen kimi vicdanlı sesleri bir kenarda tutacak olursak Gazze’de yaşanan katliam topyekun Batı’nın eseridir.

Bölgede oynanan oyunun asıl sahipleri, İsrail yönetiminin şımarıklıklarına kol kanat gerenlerdir. Çünkü İsrail onlara rağmen adım atamaz. Atmaya kalksa bile üç gün dayanamaz çöker. Batı kendi elini kirletmeden kimi zaman para ile satın alarak, kimi zaman fitneyle birbirine düşürerek, kimi zaman İsrail örneğinde olduğu gibi suçlarının üstünü örterek araç kullanmayı, alet kullanmayı sever. Biz bunları iyi tanırız, iyi biliriz. Hiçbir oyunun sonsuza kadar sürmeyeceği gibi Batı’nın bu sinsi ve kirli taktiği de artık deşifre olmuştur. Bunu en iyi de biz biliyoruz.

 Biz Avrupa ve Amerika yönetimlerinin kulislerinde ülkemiz aleyhinde çevrilen dolapları gayet iyi biliyoruz. Biz lafa gelin liberal, özgürlükçü, serbest piyasacı, insan hakları savunucusu kurum ve kişilerin gerçekte hangi gayelerle ülkemizin ayağına çelme taktığını gayet iyi biliyoruz. Şimdi aynı hakikatlere Gazze’de şahit oluyoruz. Batı dünyası, Gazze’deki çocuk, kadın, masum katliamını meşrulaştırmak için siyasetçisinden medyasına seferber oldu. İsrail tam 22 gündür açıkça savaş suçu işliyor. Şimdi İsrail, biz de seni savaş suçlusu olarak dünyaya ilan edeceğiz. Ve şimdi bunun hazırlığı içerisindeyiz. Bunun çalışmasını yapıyoruz ve savaş suçlusu olarak İsrail’i dünyaya tanıtacağız. Ama Batılı liderler bırakın buna tepki göstermeyi, İsrail’e ateşkes çağrısı dahi yapmıyor. Ey Batı, ne kadar çocuk ölmesi lazım? Ne kadar kadın ölmesi lazım? Ne kadar yaşlı ölmesi lazım ki siz ateşkesi ilan edin. Bu son tavrıyla Batı’nın günah defteri bir kez daha boyunu fersah fersah aşmıştır.

Gazze’de savunma değil, açık ve alçak bir katliam yürütülmektedir. Gazze halkını bir silah gibi kullandıkları açlıkla, susuzlukla, yakıtsızlıkla, sağlık hizmetlerini çökerterek topluca yok etme peşindeler. İşte bu geceyi yaşadık değil mi? Bu gece Gazze’nin hali neydi gördünüz değil mi? Her taraf karanlık, hiçbir şey yok. Yiyecek bir şey yok. Hastaneler karanlık ve düşünün anestezi kullanmadan ameliyat yapıyorlar.

Gazze’de öldürülen veya her an öldürülme tehdidi altında yaşayan masum çocukların, kadınların, erkeklerin vebaline girmeyin. Gazze’de işlenen insanlık ve savaş suçlarına ortak olmayın.

Karınca yumurtasından kartal çıkmayacağı gibi Batı’nın vicdanından, merhamet, küçük hesaplarla hareket edenlerin heybesinden hayırlı neticeler asla sadır olmaz.

İsrail’in 7 Ekim’de başlattığı saldırılardan bu yana şehit olan çocukların sayısı 3 bin 600’ü, şehitlerin tamamının sayısı da 7 bin 700’ü bulmuştur. Şehit edilenler arasında 500 sağlık çalışanı, 25 gazeteci, 38 Birleşmiş Milletler görevlisi de var. Yaralanan 14 bin 34 Gazzelinin sığındığı hastaneleri vuran bir vahşetle karşı karşıyayız.

İnşallah zalimlerin Filistin halkının hayatından defolup gidecekleri günleri de göreceğiz. İnsanlık tarihinin hiçbir döneminde zalimin zulmünün sonsuza kadar sürdü vaki değildir. İsrail’in tam 75 yıldır kesintisiz her gün sürdürdüğü zulüm de elbet bir gün bitecektir. Kendi evleri yanmaya başladığında sırtını dayadığı Batılılar çıkıp gidecek ve İsrail bu coğrafya da 75 yıldır zulmettiği insanlar ve onların kardeşleriyle baş başa kalacaktır.

Bu zulme karşı dişiyle, tırnağıyla özellikle direnmek durumunda kalan Filistin halkına, Filistin analarının ak sütü gibi helaldir.  

İsrail, sen dünyada yalnızlığa mahkumsun ve bundan sonra da mahkum olacaksın. Görünen bu. Ne yaparsan yap. Şu anda Birleşmiş Milletler, bu kararı vermek suretiyle güzel bir adım attı. İnşallah İsrail topraklarındaki sivillere yönelik saldırıları biz de doğru bulmuyoruz. Bunu her vesileyle ifade ettik. Savaşın bir ahlakı ve hukuku var. Sivilleri hedef almak bu ahlaka ve hukuka sığmaz. İsrail topraklarında kaç sivilin hayatını kaybettiği bile şu ana kadar doğru dürüst açıklanmadı. Ama ne her ne şekilde olursa olsun hayatını kaybeden her sivil için biz üzüntülüyüz. İsrail’in insan öldürme noktasında en ufak bir derdi yok.”

Hibya Haber Ajansı