İSTANBUL (AA) - YETER ADA ŞEKO - Yapı ve inşaat sektörü, dolaylı emisyonlarla birlikte küresel karbon salımının yüzde 37’sini oluştururken uzmanlar, yenilenebilir enerji kullanımının yüksekliği ve yağmur suyu kullanımı gibi avantajlara sahip yeşil binaların sayısının artmasıyla, sektörden kaynaklanan karbon emisyonunun azalacağını belirtiyor.

AA'nın iklim krizinin önüne geçmede önem taşıyan karbon ayak izini azaltacak konulara odaklandığı "sürdürülebilir yaşam" dosyasının ilk haberinde çevre dostu yeşil binalar ele alındı.

Birleşmiş Milletler Çevre Örgütü (UNEP) tarafından geçen yıl yayımlanan "Yapıların ve İnşaatın Küresel Durumu" başlıklı rapora göre, inşaat sektöründeki doğrudan karbon emisyonu, tüm sektörlerin toplam karbon emisyonunun yüzde 6'sını oluşturuyor. Bununla birlikte, sektörün, inşa faaliyetleri sırasında kullandığı elektrik ve ısıtma gibi enerji kaynaklı karbon salımı eklendiğinde bu oran yüzde 17'ye, inşası biten bir binada ikamet eden veya çalışan insanların, binanın ömrü boyunca neden oldukları doğrudan veya dolaylı karbon salımları da hesaba katıldığında ise yüzde 37'ye çıkıyor.

Sektörün ciddi miktarda atık oluşturduğuna da değinilen rapora göre binaların inşası, iyileştirilmesi ve yıkım çalışmaları sonucu yılda yaklaşık ortalama 100 milyar ton atık çıkıyor ve bu atığın yüzde 35’i çöp sahalarına gönderiliyor.

Raporda, son birkaç yılda bina enerji mevzuatlarının takip edilmesi sonucu az da olsa bir ilerleme yaşandığı, 2021'de 196 ülkeden 76’sının, yapıların enerji verimliliği için, binaların bir kısmında, zorunlu ya da gönüllü olarak çeşitli uygulamaları hayata geçirdiği bilgisine yer verildi. Bu sayı, dünya ülkelerinin yüzde 40’ına denk gelirken, yapıların tamamında enerji verimliliğine yönelik uygulamalar hayata geçiren ülkelerin oranı yüzde 26'da kaldı.

Enerji verimli binalar için 2021'de yapılan yatırımlar bir önceki yıla göre yüzde 16 artarak toplamda yaklaşık 237 milyar dolara ulaşırken bu yatırımlar daha çok AB ülkeleri, ABD, Kanada ve Japonya’da yapıldı.

Raporda, dünya genelinde 2020 ve 2021 arasındaki bir yıllık süreçte yeşil bina sertifikalarının sayısının yüzde 19 arttığı ve bu oranın beklenmedik seviyede iyi olduğu belirtildi. Bununla birlikte eğilimin bu şekilde sürmesi halinde dahi Paris İklim Anlaşması’nda 2050 için belirlenen karbon nötr hedefine ulaşmanın oldukça zor olduğu vurgulanan raporda inşaat sektörünün tüm paydaşlarının ortak bir şekilde daha sürdürülebilir yapılar için çalışmalar yürütmesi gerektiğinin altı çizildi.

- "Yeşil binaların çoğunu ticari binalar oluşturuyor"

Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) Başkanı Mehmet Sami Kılıç, iklim dostu yeşil binaların çevre açısından önemine ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

Sürdürülebilir kriterlerle tasarlanmış, inşa edilmiş ve işletmesine devam edilmiş binaların yeşil bina olarak kabul edildiğini belirten Kılıç, "Bu binalar, enerji, su, iç hava kalitesi, atık yönetimi ve bulunduğu parselin konumu dahil olmak üzere bütüncül bir yaklaşımla, çevreye minimum zararla inşa edilen projelerdir." dedi.

Yeşil binaların karbon emisyonlarının normal binalara oranla çok daha az olduğunu kaydeden Kılıç, bunun temel sebeplerinin, bu binalardaki yenilenebilir enerji kullanımının yüksekliği, yağmur suyunun binanın çeşitli yerlerinde değerlendirilebilmesi, yeni teknolojilerle iç hava kalitesinin yükseltilmesi gibi faktörler olduğunu anlattı.

Kılıç, Eylül 2023 verilerine göre, Türkiye’de aktif yeşil bina sertifikasına sahip bina sayısının 611 olduğunu ve bunların çoğunu İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerdeki ticari binaların oluşturduğunu söyledi.

Ofis binalarında yeşil bina talebinin yoğun olduğu, konut noktasında ise henüz bu farkındalığın oluşmadığı değerlendirmesini yapan Kılıç, "Sektör içerisinde en yavaş ilerleyen alan olsa da, yavaş yavaş oraya doğru gidiyoruz. Evi alan kişi 'bu kriterleri istiyorum' diye zorladığı zaman konut sektöründe de daha hızlı ilerleme olacağını düşünüyorum." diye konuştu.

- "Uzun vadede yeşil bina olmayan projelerin değeri düşecek"

Kullanıcıların inşaat maliyetleri noktasında yeşil binalara mesafeli durduğunu, öte yandan inşaat sektörüne gelen düzenlemelerle birlikte yeşil bina faaliyetleriyle normal bina faaliyetleri arasında eskisi gibi ciddi farklar kalmadığı görüşünü paylaşan Kılıç, enerji ve su verimliliğinin, faturaların yükünü azaltması sonucu uzun vadede yeşil binaların daha bütçe dostu olacağını dile getirdi.

Yeşil binaların finansal anlamda giderek değer kazandığını ifade eden Kılıç, "Yaklaşık bir 10 sene sonra herkes yeşil binayı tercih ettiğinde, yeşil bina olmayan projelerin değeri düşmüş olacak." değerlendirmesini yaptı.

Avrupa Birliği’nin (AB) 2019'da duyurduğu, kapsamlı bir sürdürülebilirlik ve çevre politika inisiyatifi ve eylem planı olarak nitelendirilen Avrupa Yeşil Mutabakatı sonrası yeşil binaların öneminin arttığının altını çizen Kılıç, sözlerini şöyle tamamladı:

"Eskiden yeşil binalar 'olsa iyi olur' mantığıyla ilerliyordu. Yeşil Mutabakat ile bu artık hayatımıza bir anayasa gibi girdi. Yeşil Mutabakat ile birlikte ihraç edilen ürünler belli bir kimlikle AB ülkelerine gidecek. Yani bu malzemelerin imalat sürecinde çevreye ne kadar zarar verdiği ölçülecek. Ona göre de ekstra vergi ödenecek. Dolayısıyla bunu yapan firmaların vergi oranı daha düşük olurken yapmayanların pazardaki payı ciddi şekilde düşecek. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı da bu kriterlere paralel belirli hedefler koydu. Amaç 2050'de karbonsuzlaşmak."