Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:

“Şahsıma ve heyetime gösterilen misafirperverlik için başta Cumhurbaşkanı Sayın Steinmeier ve Şansölye Sayın Scholz olmak üzere tüm Alman dostlarıma teşekkür ediyorum. Sayın Scholz’un daveti üzere Berlin’e gerçekleştirdiğim bu ziyarete büyük önem veriyorum. Biraz sonra kendisiyle Türkiye-Almanya arasındaki kapsamlı ilişkileri tüm yönleriyle ele alacağız.

Açık ve net konuşmayı severim. Burada da açık ve net konuşacağım. Çünkü 7 Ekim tarihi bir başlangıç olarak anlatılıyor. 7 Ekim’den sonraki süreç hiç konuşulmuyor. Şu an itibarıyla malum 13 bin Filistinli çocuk, kadın, yaşlı ne yazık ki öldürülmüştür. Bunun yanında artık neredeyse Gazze diye bir yer kalmadı. Her taraf yerle yeksan oldu.

Şu anda yatıyorlar, kalkıyorlar Hamas, Hamas, Hamas. Hamas’ın silah varlığıyla, gücüyle acaba İsrail’in silah varlığı, gücü mukayese edilebilir mi? Şu anda İsrail’in nükleer silahı var mı? Var ama bunu İsrail’e sorarsanız, var demez. Çünkü onlar yalanı çok iyi kullanır. Bütün bunlarla beraber şu anda şu kadar mali destek verildiğinden bahsediliyor. Peki Hamas’a böyle bir mali destek veriliyor mu? Hayır. Böyle bir şey de yok. Filistin’in kendisine verilmesi gereken destekler de verilmiyor.

Eğer burada elimiz, kolumuz, dilimiz bağlı kalırsak bunun tarihe hesabını veremeyiz. Onun için bir an önce borçluluk psikolojisi içerisinde İsrail-Filistin savaşını değerlendirmemek gerekir. Bakın ben rahat konuşuyorum. Çünkü bizim İsrail’e borcumuz yok. Borçlu olsak bu kadar rahat konuşamayız. Ama borçlu olanlar rahat konuşamıyor. Biz Holokost cenderesinden geçmedik. Böyle bir durumumuz da yok. Çünkü insana saygımız bizim çok çok farklıdır.

İnsani ateşkese acaba Türkiye ne kadar katkıda bulunabilir? Almanya ne kadar katkıda bulunabilir? Bu adımları beraber nasıl atacağız? Burası önemli. Bunu var mıyız? Yok muyuz?

Bu adımı eğer atar, böyle bir insani ateşkesi birlikte Almanya, Türkiye, diğerleri sağlayabilirsek özellikle bu ateş çemberinden bölgeyi kurtarma imkanını yakalarız. Rehinelerin takası deniliyor. Eyvallah, biz buna da varız. Fakat rehine dediğiniz zaman, rehine sayısı itibarıyla İsrail’deki rehinelerin sayısı nedir? Öbür tarafta Hamas’ın veya Filistinlilerin elindeki rehinelerin sayısı nedir? Buna da baktığımız zaman katbekat fazlasıyla İsrail’in elinde rehine var. Yılların rehineleri, tutsakları İsrail’in elinde. Bunu da görmemiz lazım. Bunu görmezsek haksızlık olur.

Karadeniz Tahıl Koridoru’ndan gelenin yüzde 40’ı Avrupa’ya gitti. Yüzde 14’ü Afrika’ya, yüzde 14’ü bize geldi. Diğerleri, diğer bölgelere gitti. Şu anda bile yine Afrika’dan bazı talepler var ve Rusya şöyle ciddi miktarda bir tahılı, buğdayı göndermeye karar verdi.

Şu anda 4 ya da 5 ülkeye Rusya böyle bir koridordan yine tahıl göndermeyi planladı ve adımını da atacak. Biz de bunun ikinci safhası olan bunların una dönüştürülmesinde bu adımı atarız. Zaten daha önce de Rusya, Türkiye, Katar olarak üçlü bir adım atmıştık ve bu çalışmayı yaparız. Tüm bu adımın için özellikle Almanya-Türkiye arasında böyle bir adımın atılmasının yanında NATO müttefikimiz Almanya ile kararlı adımlar atmanın görüşmelerini de aramızda yapmamız lazım.

Savunma sanayi iş birliğimizin engelsiz şekilde yürütülmesi müşterek menfaatimizedir. Terörle mücadelede Almanya ile daha yakın iş birliği içerisinde olmamız lazım.

Türk toplumunun dini ihtiyaçlarını karşılamak üzere burada görev yapan din adamlarımızın yetiştirilmesi amacıyla ortak bir çalışma yürütüyoruz. Almanya ile iş birliği alanlarımızdan diğeri malum göç konusudur. Ortak çalışma grubumuz çalışmalarına devam ediyor. Görüşmelerimizin ana gündemlerinden birini de Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik süreci oluşturmaktadır. Biliyorsunuz bu sürecin yeniden ivme kazanmasını samimiyetle arzu ettiğimizi daha önce de açıklamıştım.

Gümrük birliğinin güncellenmesi, vize serbestisi gibi konularda uzun süreden beri haklı beklentilere sahibiz. Avrupa Birliği’nin lokomotif ülkelerinden olan Almanya’nın bu bağlamda vereceği katkıları önemsiyoruz.

Kolay değil, 52 senedir Türkiye Avrupa Birliği kapısında bekletilmektedir. Vize serbestisi sağlanıncaya kadar vatandaşlarımızın vize işlem süreçlerinin kolaylaştırılması ve hızlandırılmasını bugün ele alacağız.

Tabii ki Gazze’de yaşananları yukarıda çok daha farklı bir şekilde ele alacağız ama Türkiye olarak olayların başından beri sivilleri hedef alan saldırıları hiçbir şekilde tasvip etmediğimizi ifade ettik. Bunu her görüşmede de dile getirdik. Hepimizin önceliği ateşkesin sağlanması ve insani yardımların engelsiz olarak akışının sağlanması. Şu ana kadar 10 uçak dolusu insani yardımı biz Mısır’a gönderdik. En son yine gemi ile 666 ton gıda, sahra hastanesi vs. oraya gönderdiklerimiz oldu. Ama bütün dert, akan kanın durmasında. Şimdi en son 27 kanserli hasta, bunun yanında refakatçileri olmak üzere onları Türkiye’ye aldık. Dün de kendilerini hastanede ziyaret ettim.

Yaşananlar 1967 sınırları temelinde iki devletli çözümün artık kaçınılmaz olduğunu bir kez daha bizlere göstermiştir. Türkiye olarak amacımız İsrailli ve Filistinlilerin yan yana barış içinde yaşadığı, huzurun ve güvenin hakim olduğu bir iklimin tesisidir. Bunu başarmamız lazım. Orta Doğu’da adil ve kalıcı bir barışın temini için herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini düşünüyorum.”

Scholz’un konuşmasından bazı satır başları şöyle:

“Rusya’nın bu saldırganlığını mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde sona erdirmesi konusunda mutabıkız. Türkiye’nin özellikle de Ukrayna’dan tahıl ihracatı alanında çok yapıcı ve önemli bir rol oynadığını biliyoruz. Türkiye Cumhurbaşkanına bu alandaki kişisel katkılarından dolayı özellikle teşekkür etmek istiyorum. Moskova’nın bu anlaşmayı maalesef daha fazla sürdürmemesi üzücü. Rusya bu şekilde savaş yürüterek uzun yıllardır mevcut olan bir anlaşmayı ihlal ediyor. Çünkü sınırların zorla değiştirilememesi gerekiyor.

Avrupa’nın güvenliği burada tehlike altında. Aynı zamanda tabii ki İsveç’in NATO üyeliğini görüşeceğiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşüldüğünü biliyoruz. Umarız yakın bir zamanda olumlu bir karar alacaktır. Çünkü NATO’nun ittifak olarak güçlendirilmesidir burada söz konusu olan.

7 Ekim’de Hamas, İsrail’e hunharca bir saldırı düzenledi. Federal hükümet olarak Hamas’ın bu terör eylemini keskin bir şekilde kınamaktayız. Biraz sonra bölgedeki gerilimin daha da tırmanışına karşı neler yapabileceğimizi konuşacağız. Çünkü Orta Doğu’da bir yangın yerinin oluşmasına karşı iki taraf olarak bizler de endişe duyuyoruz.

Bizim İsrail ile olan dayanışmamız hiçbir şekilde tartışmaya açık değildir. İsrail’in uluslararası hukuka göre kendisini savunma hakkı vardır. Aynı  zamanda her hayatın eşit değere sahip olduğunu söylüyoruz.  Filistinli sivil halkın acıları, Gazze’de yaşadıkları bizi de üzüyor. Onlarca yıldır Almanya bu alanda insani yardım sunmaktadır. Bu sene tekrar 160 milyon avroluk daha çok yardım sağlıyoruz. İnsani yardım alanında en büyük donörlerden biriyiz.

İki devletli bizim için açıkladığımız hedeftir. İsrail’in varoluş hakkı bizim için olmazsa olmazımızdır. Ülkemizde Yahudi düşmanlığına hiçbir şekilde yer yoktur.

Almanya’da yaşanan 5 milyon Müslümanla ilgi de onların burada bir yeri vardır ve bunu inkar edenlere de karşı gelmekteyiz.

Gaziantep bölgesinde yaşanan deprem, şubat ayında her iki ülke halkının ne kadar yakın ilişkilere sahip olduğunu bir o kadar daha gözler önüne serdi. Almanya, derhal kurtarma ekipleriyle yardımcı oldu. Federal ordunun bir sahra hastanesi kuruldu ve binlerce insan kısa vadeli olarak Almanya’ya getirildi. Yeniden yapılanma için finansman sunduk ve bunu desteklemeye devam edeceğiz.”

Hibya Haber Ajansı