CUSCIT seminerini organize eden CemenTürk dergisi İmtiyaz Sahibi Nurhan Gürel, “15 yıldır Türk çimento sektörünün basılı ve çevrimiçi mecradaki yansıması olmak için verdiğimiz tüm çabayı 100'üncü yıla yakışır şekilde sektöre çok daha güçlü biçimde sunmak istedik. Sürdürülebilirliğin Türkiye'deki, dünyadaki ve çimento sektöründeki yerini değerlendirmeye başlayarak yola çıktık. Takdir edersiniz ki sektörün faaliyetleri beraberinde çeşitli çevresel ve sosyal sorumlulukları da getiriyor. Sonuç olarak karbon ayak izi konusunun büyük önem arz ettiği çimento sektöründe, üretim teknolojilerinin sürdürülebilir çözümlere odaklanması için daha belirgin bir zemin oluşturulması gerektiğini fark ettik. Böylece çimento ve klinker üretiminde sürdürülebilir teknolojileri tartışmak, iş birliği ve ilham getirecek ortamı yaratmak üzere bir platformlar dizisi oluşturma kararı aldık. CUSCIT bunun ilk adımı oldu" dedi.

 İki gün süren programın açılışında World Cement Association (WCA) CEO'su Ian Riley konuştu. Enerji Hukuku Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Av. Süleyman Boşça'nın 'Karbon Sertifikaları' konusunda verdiği bilgilerin ardından sürdürülebilir çimento ve klinker üretimlerine dair teknik sunumlara geçildi. 

Prof. Dr. Hakan Benzer'in moderatörlüğünü yaptığı 'SWOT Analizi ile 'RESET: 2050 Yılı Çimento Üretimi' Zorlukları' Paneli'nde ise çimento üretimi ile karbon salımı ilişkisinin ve bunların yaratacağı ekonomik ve iklime bağlı sorunların çözümlerine dair tartışmalar yapıldı.

 Uluslararası konuşmacıların sunumlarıyla Avrupa Birliği (AB)'nin ETS ve CBAM olarak anılan karbonsuzlaştırma politikalarına değinildi. Türkiye çimento sektörü ihracatının yüzde 80 kadarını Amerika Birleşik Devletleri, İsrail ve Sahra Altı Afrika ve Afrika ülkelerine yapıyor. Tine de Türk çimento sektörünün AB ülkelerine yaptığı çimento ihracatı yüzde 15'i aşmasa da ilerleyen yıllarda başarılı karbon sıfır uygulamaları ve sürdürülebilir üretim çalışmalarıyla sektör AB'nin aradığı bir pazara dönüşebilir. Sürdürülebilir çimento üretimi Türkiye'nin iklimle mücadelesinde de önemli bir yerde duruyor. Çimento üretiminde son derece aktif olan Türkiye'nin kendi iklim krizi çalışmalarında çimento ve klinker konusunda yeşil üretime yönelmesi büyük fark yaratabilir.

 'Kirleten Öder' kuralı ve finansal model

 Avukat Süleyman Boşça konuşmasında 'Kirleten Öder' kuralına değindi. “Emisyon ticaretinin temelinde bu kural vardır" diyen Av. Boşça, Enerji Performans Sözleşmesi'nin enerji verimliliği uygulanan projelerin yapılmasına imkan veren finansal bir model getirdiğini, ancak bir hareket oluştursa da uygulayıcı aracı kurumların yeterli finansal güce sahip olmamasının gereken değişimi henüz sağlayamadığını ifade etti.

 World Cement Association (WCA) CEO'su Ian Riley ise AB'nin ETS sistemleriyle elde edilen gelişmeleri anlattı. Riley, karbon kaçağını engelleyecek ve serbest tahsisin yerini alacak bir fiyatlandırma mekanizması olan CBAM sayesinde ithalatçıların AB-ETS sistemine vergi ödemesi yapacağına değindi. Riley, “Çimento üretiminde doğru sürdürülebilirlik politikaları için devlet mekanizmalarıyla eşgüdüm içinde olunması önemli, sektör gerekli karbonsuz alternatif ürün sunamadığı için müşteri çaresiz kalabiliyor" ifadelerini kullandı. 

Konuşmacılardan Hacettepe Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Hakan Benzer ise “Ürün gruplarından veya yakıt teknolojisinin değişimine kadar farklı bakış açılarını gündeme getirmek gerekiyor. Kömür yerine hidrojen, klinkerin yerine başka bir malzeme veya doğadan bağlayıcı yeni bir maden bulmamız gerekiyor. Türkiye sektörel anlamda 2030 sonrasında bir strateji geliştirmiş durumda değil. Herkes 2030'a göre kendini planlarken 2050'ye göre planlama yapan ne yazık ki yok" dedi. 

CUSCIT konuşmacısı KHD Humbolt Wedag CTO'su Matthias Mersmann da “Çimento fabrikasının atığı olan karbon havada yakalanacak ve hemen yanında kurulacak olan kimya fabrikasına verilecek. Böylelikle çimento fabrikasının ürettiği karbon kimya fabrikasında kullanılarak sıfır karbon elde edilecek. Yani her bir çimento fabrikası entegre olarak kimya fabrikası kurmak ya da entegre iş yapmak zorunda kalacaklar. Bu da bir yöntem olarak kullanılıyor" diye konuştu.

Hibya Haber Ajansı