“Parya, katı sınıflara ayrılmış bir toplumdaki en alt sınıfı anlatan bir terim. Hani, Maslow’un meşhur “İhtiyaçlar Piramidi” vardır; onun daha ilk basamağında kalan, en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan kişileri düşünün. Maalesef, bugün milyonlarca insanımız öz vatanında parya haline getirilmiş durumda.” sözleriyle konuşmasına başlayan Dalgın, devamında şu ifadeleri kullandı:

“En temel ihtiyacımız olan barınmanın bugün nasıl bir kriz haline geldiği ortada. Bu konuyla alakalı bir değil üç problem var: fiyat, kalite ve mülkiyet hakkı. Bugün ülkemizde 100 metrekarelik ortalama daire fiyatı, Merkez Bankası verilerine göre 3 milyon lira. İstanbul’da ortalama kira 17 bin, Ankara’da 14 bin lira. Bırakın asgari ücreti, ortalama ücretle bile, başınızı sokacak bir ev bulmak imkansız hale geldi. Diyelim ki uygun bir ev buldunuz, bu sefer de kötü şartlarla mücadele etmeniz gerekiyor. Bir şekilde ev sahibi olan vatandaşlarımız, bu kez de mülksüzleşme riski ile karşı karşıya. AK Parti ve MHP oylarıyla Meclis’ten geçen yeni Kentsel Dönüşüm Yasası’nın yolunu açıyor. Vatandaşımıza bir sabah ‘bu evden çık git, sana 20 kilometre ötede bir ev veriyoruz’ demek yasal hale geliyor."

GAZ-BİR’in raporuna göre, kış döneminde aylık ortalama hane başı doğal gaz tüketiminin 145 metreküp olduğunu açıklayan Dalgın, "Yani, kombiyi kısıkta yaksanız bile İstanbul’da aylık 915 lira, Ankara’da bin 50 lira, Erzurum’da bin 270 lira fatura ödemeniz gerekiyor. Tabii, faturalar evin metrekaresine, izolasyonuna, konumuna göre değişiyor. En düşük emekli aylığı 7 bin 500 lira. Çalışanların neredeyse yarısı ayda 11 bin 400 lira alıyor. En düşükte, evi ancak ılık hale getiren bir ısınma bile vatandaşlarımız için ciddi bir maliyet haline gelmiş durumda." ifadelerine yer verdi.

Burak Dalgın, konuşmasına beslenme problemine değinerek devam etti:

“Gıda enflasyonunda OECD ülkeleri arasında da Avrupa ülkeleri arasında da açık ara 1’inciyiz. Hatta son bir yılda dünya genelinde gıda fiyatları yüzde 11 düşerken ülkemizde yüzde 72 artmış. Birçok alanda olduğu gibi gıda enflasyonunda da dünyadaki trendlerin tersine gidiyoruz. Bunun doğal sonucu olarak, Dünya Gıda Örgütü’ne göre, ülkemizde 15 milyon vatandaşımız yetersiz besleniyor. Neredeyse Yunanistan ve Bulgaristan’ın toplam nüfusu kadar kişiden bahsediyoruz!

Tabii ki gıda enflasyonunu en çok hissedenler de yetersiz beslenenler de orta ve alt gelir grubundaki insanlarımız. TÜİK’e göre, en düşük yüzde 20’lik gelir grubundaki vatandaşlarımız, gelirlerinin yüzde 36’sını gıda harcamalarına ayırıyor. Bu oran en yüksek yüzde 20’lik gelir grubu için bunun yarısından az. Yani, gıda enflasyonu en çok düşük gelirli vatandaşlarımızı vuruyor.”

Çalışma saatlerinde Avrupa şampiyonu olunduğunun altını çizen Dalgın, yüksek çalışma saatleri nedeniyle dinlenemeyen insanların sorunları hakkında “Çalışma saatlerinde Avrupa şampiyonuyuz. Ortalamanın yüzde 17 üzerindeyiz – yani her yıl iki ay daha fazla çalışıyoruz! Peki, bu kadar uzun saatlere rağmen elimize geçen para yetiyor mu? Hayır. Bunun doğal sonucu, yorgun argın ikinci bir iş yapmak. Birkaç veriyle durumu somutlaştıralım. Geçen hafta yayınlanan DİSK araştırmasına göre 10 vatandaşımızdan yedisi ayda 17 bin liranın altıda kazanıyor. Türk-İş’e göre ise, Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin açlık sınırı, yoksulluk değil, açlık sınırı ayda 14 bin lira. Nasıl olacak bu iş?” şeklinde konuştu.

Hibya Haber Ajansı