Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun ilk toplantısını 11 Aralık’ta gerçekleştireceğini hatırlatan Kaya, “Resmi ve alternatif enflasyon verileri her açıklandığında, asgari ücretin yeterliliğini tartışmış olsak da, bu tartışmalar özellikle son iki aydır yoğunlaştı. Öne çıkması gereken asıl mesele ise asgari ücreti neden bu kadar konuştuğumuzdur. Herhalde asgari ücretin ana gündemi bu kadar işgal ettiği Türkiye’den başka bir ülke yoktur.” dedi.

TEPAV’ın yaptığı analize göre; Türkiye’de özel sektörde tam zamanlı olarak çalışanların yüzde 46’sının asgari ücretli,yüzde 91’inin ise iki asgari ücretin altında gelire sahip olduğunu belirten Kaya, “Özel sektörde tam zamanlı çalışan yaklaşık 7,5 milyon kişiden bahsediyoruz. Bu kişilerin ortalama hane büyüklüğünün 3 kişi olduğunu varsaysak 22,5 milyon vatandaş eder.” şeklinde konuştu.

“Düşük gelirin kaçınılmaz olduğu fikri aşılanıyor”

AK Parti’nin yoksulluğu yönetmeye çalıştığını vurgulayan Kaya, “Vatandaşa düşük gelirin, ücretin kaçınılmaz olduğu fikrini aşılamaya çalışırken; bir yandan da sembolik ücret artışları ya da sosyal transferleri kendilerinin bir lütfuymuş gibi anlatıyorlar. Belirli iktidar temsilcilerinin ve iktidara yakın aktörlerin bu ülkede sosyal devlet yokmuşçasına takındıkları bu tutum; emeği, emekçiyi hakir görmektedir; kabul edilemez.” dedi.

Kaya şöyle devam etti:

“Hepinizin malumu olduğu üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın açıklamasından sonra Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan da 2024 için asgari ücrette tek artış planladıklarını beyan etti. Kendileri her fırsatta işçiyi enflasyona ezdirmediklerini ve ezdirmeyeceklerini de belirtiyor. Önce şu tek artış konusuna değinmek gerekiyor. Merkez Bankası’nın son enflasyon raporundaki 2024 yılı sonu enflasyon tahmini yüzde 36 ve bu tahminlerin pek de tutmadığı ortada. Örneğin iktidar temsilcileri tam enflasyonda yavaşlama olduğunu anlatma başlamışken, Kasım için açıklanan tüketici enflasyonu, pek de bir yavaşlama olmadığını gösterdi. Hatta endeksin hesaplanmaya başladığı 2003’ten beri yaşanan en yüksek ikinci aylık Kasım enflasyonu geçen ay gerçekleşti. Demek ki enflasyonun düzeyi kadar, patikasına yönelik tahminlerde de bir sıkıntı var.”

“Üretim maliyetleri artıyor ama…”

İşveren tarafından ise henüz üst düzey bir açıklama gelmediğine işaret eden Kaya, “Ancak onların da iş ortamındaki bozulma, üretim maliyetlerindeki artış gibi argümanları sunacağını tahmin etmek güç değil. Ancak TÜİK’in yıllık sanayi ve hizmet istatistikleri özellikle 2016’dan beri şirketlerin ülkemizdeki asgari ücretlileşme sürecinden bariz fayda sağladığını gösteriyor. Bakınız 2016’da ülkemizdeki şirketlerin personel maliyetinin yarattıkları katma değere oranı yüzde 55 iken bu oran 2022’de yüzde 34,2’ye gerilemiş durumda. Hatta orta ölçekli işletmelerde yüzde 57’den yüzde 31’e düştüğünü görüyoruz. 2016’dan 2022’ye ücretli çalışan başına katma değer deflatörden arındırılmış şekilde yüzde 35 artıyor, aynı dönemde ücretli çalışan sayısı 2 milyon 634 bin kişi artıyor ama personel maliyetinin katma değerdeki payı düşüyor. Evet, üretim maliyetlerinin arttığı, iş yapmanın zorlaştığı doğrudur ama şirketler kesiminin genel bilançosu ücretlerde iyi bir artış için yeterli alan olduğunu göstermektedir.” dedi.

Hibya Haber Ajansı