Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:

"Bugün 2023 yılının dış ticaret verilerini değerlendirmek üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz. Öncelikle sizlerin şahsında tüm iş dünyamızın milletimizin her bir ferdinin yeni miladi yılını tebrik ediyorum.

Yeni yıla gerek Gazze başta olmak üzere bölgemizdeki savaşlar gerekse depremlerle, terörle mücadelede kaybettiğimiz şehitlerimizin acısı nedeniyle buruk girdik.

Bununla birlikte 2024'ün ülkemize, milletimize ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini yüce Allah'tan niyaz ediyorum.

Yeni yılın bu ilk iş gününde Türk ürünlerini dünyanın dört bir yanına ulaştıran ticaretimizin artması için canla başla çalışan ihracatçılarımızla iş dünyamızın akıncıları ile birlikte olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.

İnşallah birazdan dış ticaret alanında ülkemizin 2023 karnesini tüm yönleriyle ayrıntılı şekilde ele alacağız. Buna geçmeden önce bir hususu belirtmek istiyorum. Türkiye olarak gerçekten stratejik olduğu kadar meşakkatli bir coğrafyada yaşıyoruz.

Tarih boyunca olduğu gibi bugün de küresel güç mücadelesinin odağında ülkemizin merkezinde yer aldığı bir bölge vardır. Petrol ve doğal gaz başta olmak üzere dünya ekonomisini ayakta tutan yer altı kaynaklarının kahir ekseriyeti bu coğrafyada yer alıyor.

Doğal zenginliklerin yanı sıra bölgemiz dünya ticaret yollarının da geneli itibarıyla kalbinde bulunuyor. Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan İstanbul ve Çanakkale boğazları, Akdeniz'i Hint Okyanusu'na bağlayan Süveyş Kanalı, Basra Körfezi'ni Hint Okyanusu'na bağlayan Hürmüz Boğazı, Akdeniz'in Atlas Okyanusu'na açılan kapısı olan Cebelitarık Boğazı, dünya ticareti için hayati öneme sahip bağlantı noktalarından sadece bir kaçıdır.

Küresel ticaret arttıkça bu boğazların ehemmiyeti de özellikle artmakta ve Türkiye'nin durumunu da öne çıkarmaktadır. Dikkat ederseniz son dönemde patlak veren krizlerin, gerilimlerin ve sıcak çatışmaların hemen hepsi ülkemizin yakın çevresinde yaşanmaktadır. 

Bu muhataralı tablo karşısında amacımız ülkemizin ekonomik, diplomatik ve ticari kazanımlarını korumak ve daha da geliştirmektir. Şimdiye kadar hamdolsun bunda muvaffak da olduk.

Ülkemizi kuzeyimizdeki ve güneyimizdeki kanlı çatışmaların tarafı haline getirmek isteyen savaş baronlarına müsaade etmedik. Üçüncü tarafların aksi yöndeki müdahalelerine rağmen komşularımızla ilişkilerimizi kazan-kazan anlayışı temelinde güçlendirmeye gayret ettik.

Kimi bölge ülkeleri ile aramızda ortaya çıkan görüş ayrılıklarını gidererek iş birliğimizi yeniden olması gereken seviyelere taşıdık. Türk dünyası ile münasebetlerimizi tarihi zirvelere ulaştırırken Avrupa ve ABD ile de karşılıklı saygıya dayalı iş birlikleri geliştirmeye çalıştık.

Afrika ve Latin Amerika ülkeleri ile ilişkilerimiz zaten olumlu bir mücadele ve mecrada yeni boyutlar kazanarak ilerledi. Ülkemize uzanan hiçbir dostluk elini geri çevirmedik.

Bize bir adım gelene biz gerektiğinde koşarak gittik. Türkiye merkezli ama küresel perspektifli bir anlayışla dış siyasetimizi şekillendirdik. Bundan geriye gidiş kesinlikle olmayacak.

Türkiye dostlarının sayısını artırmaya devam edecek. Çeşitli provokasyonlarla ve art niyetli söylemlerle ülkemizi bölgesinden, bölgedeki ortaklarından çok güçlü tarihi, dini, beşeri, ekonomik ve ticari bağlarının olduğu kardeş ülkelerden koparma girişimlerinin farkındayız.

Yaz aylarında ülkemizin en önemli gelir kalemlerinden biri olan turizmi baltalamaya yönelik dış bağlantılı bir kampanya yürütülmüştü. Şimdi benzer bir dalganın muhalefet partilerinin de desteği ile bu sefer spor üzerinden oluşturulmaya çalışıldığını görüyoruz.

Asla tasvip etmeyeceğimiz nefret söylemleri ile insanlar, toplumlar, inançlar ülkeler hedef alınıyor. Sırf kökeninden dolayı insanlar horlanıyor, aşağılanıyor, hakarete maruz bırakılıyor. İslam düşmanlığına ve yabancı karşıtlığına varan bir furya ile karşı karşıyayız.

Muhalefet aktörleri de gündeme gelmek uğruna maalesef bu mülevves, bu pespaye, bu son derece tehlikeli nefret siyasetine gönüllü figüranlık yapmaktadır.

Bu nefret dalgasının Türkiye'Ye yatırım yapan deprem felaketi dahil zor zamanlarımızda yanımızda olan ülkemizin en önemli ticari ortakları arasında yer alan kardeş ülkeleri hedef alması asla tesadüfi değildir.

Burada Türkiye'ye ve Türkiye'nin çıkarlarına yönelik sinsi bir operasyon çok açık bir sabotaj girişimi vardır. Nasıl daha önceki kirli senaryoları yırtıp attıysak Allah'ın izniyle bu oyunu da mutlaka boşa çıkaracağız.

Türkiye ve Türk düşmanı çevreler tarafından körüklenen nefret siyaseti ile mücadelede siz ihracatçılarımıza da çok önemli görevler düşüyor.

Kamuoyunu özellikle gençlerimizi doğru bilgilendirme konusunda sizlerin de elini taşın altına koyması gerekiyor. İhracatçılarımızdan ve iş dünyamızdan bu noktada daha fazla çaba harcamalarını, daha fazla görünür olmalarını, daha fazla inisiyatif almalarını beklediğimizi burada özellikle vurgulamak istiyorum.

Ülkemiz yatırım, istihdam, üretim ve ihracat yoluyla büyüme ilkeleri doğrultusunda gelişmeye yeni başarı hikayeleri yazmaya devam ediyor. Rahatsız olanlar var. Ama bu rahatsız olanlara bakmayacağız, biz işimize bakacağız.

Terörden darbe girişimine, sokak olaylarından kur ataklarına kadar yakın geçmişimizde maruz kaldığımız sıkıntıları dikkate aldığımızda ekonomide elde ettiğimiz başarıların ne denli önemli olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Tüm bu olayların yaşandığı 2012-2022 döneminde dünya ekonomisi yıllık ortalama yüzde 3,4 oranında büyürken Türkiye ekonomisi yıllık ortalama yüzde 6 oranında büyüme kaydetti. Son bir kaç yıla baktığımızda ise tüm dünyayı derinden etkileyen Covid-19 salgını, küresel tedarik zinciri aksaklıkları, Rusya-Ukrayna savaşı, ham madde ve enerji krizi bile ekonomimizin hızını kesemedi.

Önceki yıl yani 2022'de yüzde 5,5 oranında büyüdük. Bu büyüme oranına en büyük katkı ise 2,4 puan ile ihracatçımızdan geldi. 2023 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 5,9 oranında büyüyerek son 13 çeyrektir süren kesintisiz büyüme trendimizi devam ettirdik. Böylece G20 ülkeleri içinde en hızlı büyüyen ikinci ülke olduk.

İhracat tarafında da benzer bir tablo karşımıza çıkıyor. İlk defa 2021 yılında yüzde 1 seviyesini aşan küresel ihracattan aldığımız pay 2022 yılında yüzde 1,02'ye yükseldi.

Geçtiğimiz yılın ilk iki çeyreğinde ise bu oran yüzde 1,03'e çıktı. Güçlü büyüme performansının yanında büyüme kompozisyonumuz olumlu yönde gelişti.

Nitekim 2023 yılının üçüncü çeyreğinde yatırımlarda yaşanan yüzde 14,7 oranındaki artış son 2 yılın en yüksek seviyesini ifade ediyor. Mal ve hizmet ihracatının gayri safi yurt içi hasıla büyümesine katkısı 2023 yılı üçüncü çeyreğinde yüzde 0,3 puan oldu.

Üretimin güçlü etkilerinin son açıklanan istihdam verilerine de yansıdığını memnuniyetle görüyoruz. Salgın öncesi döneme göre son 3 yılda 4 milyonun üzerinde ilave istihdam oluşturduk.

Yalnızca 2022 yılı ocak ayına kıyasla dahi bakıldığında sağlanan ilave istihdam 1 milyon 848 bin kişinin üzerindedir. Ekim ayında işsizlik oranımız yüzde 8,5 olarak gerçekleşerek son 11 yılın en düşük seviyesine geriledi.

Dünyadaki diğer ekonomiler gibi bizim de en büyük baş ağrımız hayat pahalılığının tetiklediği enflasyondur. Avrupa'sından Amerika'sına son 60-70 yılın zirvelerine çıkan enflasyon oranları alınan onca tedbire rağmen yüksek seyretmeye ediyor.

Üretim, istihdam ve ekonomik büyümeden taviz vermeden enflasyonu tekrar tek haneli rakamlara indirmeyi hedefliyoruz. Son dönemde uygulamaya koyduğumuz tedbirler enflasyonun ateşini düşürmeye başlamıştır. Özellikle yılın ikinci yarısından itibaren küresel ekonomide yeni bir olağanüstülük yaşanmazsa politikalarımızın etkilerini daha net göreceğiz.

Tabi bu süreçte çeşitli bahanelerle milletimizin çoluk çocuğunun rızkına, refahına, malına, mülküne, cebindeki parasına kast eden aç gözlülere kesinlikle fırsat vermeyeceğiz.

Hayat pahalılığına karşı mücadelemizi bir tarafta denetimlerin diğer tarafta tedbir ve düzenlemelerin olduğu çift kulvarlı bir şekilde yürütüyoruz.

Yatırımı, istihdamı ve üretimi gözeten ihracatçının finansmana erişimine öncelik veren bu sürecin sonunda daha önce olduğu gibi inşallah enflasyon meselesini vatandaşımızın günlük hayatından çıkaracağız.

2023 senesi ülkemiz açısından gerçekten zorluklarla, sıkıntılarla, deprem başta olmak üzere pek çok imtihanla geçen sancılı bir yıl oldu.

Bu süreçte sadece bölgemizdeki belirsizliklerle mücadele etmedik. Aynı zamanda ülkemiz ekonomisine 104 milyar dolarlık ilave fatura yükleyen 6 Şubat depremlerinin olumsuz sonuçları ile de mücadele ettik. Elbette 50 binden fazla insanımızı kaybettiğimiz 11 ilimizde çok ciddi yıkıma ve tahribata yol açan bir tabii afetin altından kalkmak kolay değil.

Depremin yaralarını sarma konusunda devleti ve milleti ile Türkiye'nin elde ettiği başarıyı dünyada başka hiçbir ülke gösteremezdi. Asrın felaketi olarak gördüğümüz, bildiğimiz bu olayda ve dün de şiddetli bir depremle sarsılan Japonya'ya ve dost Japon halkına ülkem ve milletim adına geçmiş olsun dileklerimi ilettim, iletiyorum.

Asrın felaketi denen bir tabii afetin hemen ardından üretim başta olmak üzere her alanda hızla toparlanmayı başardık. Depremin ihracatımıza etkisi eksi 6 milyar doları buluyor. Küresel ekonomide Covid-19 salgını ile başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ile derinleşen, Gazze'deki katliamlarla yeni boyutlar kazanan sarsıntılar halen devam ediyor.

Tüm bunlara rağmen dış ticaretimizi geliştirmeye verdiğimiz emeğin ve önemin meyvelerini hamdolsun özellikle ihracatta topluyoruz. Şimdi sizlerle 2023 yılı ihracat rakamlarını paylaşmak istiyorum. 2023 yılı ihracatımız geçen yıla göre yüzde 0,6 oranında artışla 255 milyar 809 milyon dolara ulaşarak cumhuriyet tarihimizin rekorunu kırmıştır. 

OVP’deki hedefimizi de aştık. 2023 Aralıkta yüzde 0,44 artışla 23 milyar dolar oldu. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 70,7’ye yükseldi. Dış ticaret açığı geçen yıla göre yüzde 3,2 oranında geriledi. Temmuz hariç yılın son 7 ayında dış ticaret açığımız bir önceki yılın aynı ayına göre azaldı.

Yıllık hizmet ihracatı 99 milyar 254 milyon dolar olarak gerçekleşti. Cari işlemler açığında da düşüş yaşandı. Eylül ve ekim aylarında 2 milyar doların üzerinde fazla verildi. Son 5 aydır dış ticaret açığı ve cari işlemler açığının kalıcı olarak düşmeye başladığını görüyoruz. TİM çatısı altında yer alan ihracatçılarımız başta olmak üzere bu rekora ulaşılmasında payı olan herkesi tebrik ediyorum.

2002 yılında aylık ortalama 3 milyar dolar ihracat yaparken bugün aylık ortalama 21,3 milyar dolar ihracat gerçekleştiriyoruz.

1 milyar doların üzerinde ihracat yapan il sayımız 5’ten 30’a yükseldi.

En fazla ihracat yapan 5 ilimiz şöyle:

59,4 milyar dolar ile İstanbul

30,7 milyar dolar ile Kocaeli

23,8 milyar dolar ile İzmir

17,7 milyar dolar ile Bursa

12,5 milyar dolar ile Tekirdağ

Katma değer olarak ihracatımızın kg/birim kıymeti 1,6 dolara çıkmıştır.

Gerek mal gerek hizmet sektörünün güçlü katkısı cari işlemler dengemize olumlu etki ediyor. 2024 yılında çok daha büyük başarılara birlikte imza atacağız.

2024 yılında mal ve hizmet ihracatımızı 375 milyar doların üzerine çıkartabileceğimize inanıyorum. Türkiye bunu başaracak güce ve kabiliyete sahiptir.

Bu hedefe yürürken sizlerin yanınızda olmayı sürdüreceğiz. İhracatçılarımıza 11,6 milyar destek sağladık. Bu bütçeyi 2024’te iki katına çıkartıyoruz. Daha düşük maliyetli finansman imkanları için Ticaret bakanlığımız ve Türk Eximbank önemli çalışmalar yürütüyor.

Merkez Bankamız finansmana erişimi desteklemek amacıyla reeskont kredilerinin günlük limitini 3 milyar TL’ye çıkarttı. Şimdi de yerli ve milli Türkiye Elektronik İhracat Platformu’nu hayata geçiriyoruz.

255,8 milyar dolarlık rekor ihracatımızın milletimize ve sizlere hayırlı olmasını diliyorum. Bu rekor için her birinize şükranlarımı sunuyorum."

Hibya Haber Ajansı