Uz. Dr. Onur Taşcı, ramazan ayında oruç tutmanın ortalama 13 saat kadar açlık gerektirdiğini belirterek, “Özellikle diyabet hastalarının bu ayda çok dikkatli olması ve sağlıklarını korumak için bazı önerileri uygulaması önem taşıyor.” dedi.

Değişen beslenme şekli şeker hastalarını etkileyebilir

Şeker hastalarının bir kısmının ramazan ayında oruç tutmak istediğine değinen Taşcı, “Hastalığın tipi (Tip 1 ve Tip 2 ), ciddiyeti ve kullanılan ilaçlara göre hastalara farklı önerilerde bulunulabilmektedir. Özellikle değişen beslenme şekli ve uzun süreli su tüketememe hastalarda önemli sorunlara neden olabilmektedir. Şeker hastaları oruç tutarken şeker yüksekliği (hiperglisemi), şeker düşüklüğü (hipoglisemi) , diyabetik ketoasidoz, sıvı kayıpları ve tansiyon düşüklüğü gibi durumlarla karşılaşabilmektedirler.” dedi.

İnsülini dengelemeyi öğrenerek oruç tutabilirsiniz

Uz. Dr. Taşcı, düşük riskli hasta gruplarının ramazan öncesi verilen eğitim ve destekle oruç tutabildiğine dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı:

“Kontrol altında diyabeti olan, oral antidiyabetik ve tek doz bazal insülin alan hastaların yakın takiple oruç tutabilecekleri belirtilmektedir. Kullanılan ilaçlara göre bazı yan etkiler ortaya çıkabilmektedir. Bulantı, kusma, midede yanma, şişkinlik veya şeker düşüklüğü görülebilmektedir. Hekimlere danışarak Ramazan’da kullanılan ilaçların dozları ve grupları değiştirilebilir. Günde tek öğün uzun etkili insülin kullanan hastaların insülin dozları azaltılabilmektedir. Hastanın beraberinde kullandığı tansiyon, kolesterol gibi ilaçların da dozları ve saatleri ayarlanmaktadır.”

Riskli gruplar dikkat etmeli

Çoklu insülin tedavisi alan tip 1 ve 2 diyabet hastaları, gebeler, kontrolsüz diyabeti olanlar, böbrek ve kalp yetmezliği olanlar, yoğun fiziksel aktivite gerektiren iş yapanlar, son 3 ay içinde diyabetik ketoasidoz yaşayan hastalar ve kanser tedavisi alan hastaların oruç tutmasının önerilmediğinin altını çizen Taşcı, “Yüksek riskli şeker hastaları ısrarla oruç tutmak isterse acil durumlar konusunda bilgilendirilmeli, şeker yüksekliği ve düşüklüğü gibi durumlarda oruç bozmaları gerektiği belirtilmelidir. Kronik hastalığı olan bireylerin oruç tutmamaları dini kurumların da onayladığı bir durumdur.” diye konuştu.

Bu besinlerle tok kalabilirsiniz

Taşcı, şeker hastalarının iftar ve sahur arasındaki süreyi iyi değerlendirmesi gerektiğini vurgulayarak, “Hastalardaki sıvı kayıpları olumsuz sonuçlar doğurabilir. Özellikle iftara bol suyla başlanmalı ve sahura kadar yeterli (1,5-2litre) sıvı alımı sağlanmalıdır. Şekerli içeceklerden kaçınılmalıdır. Çay, kahve gibi kafein içeren içeceklerin idrar söktürücü etkisi bulunmakta olup, bu içecekler de az tüketilmelidir.” dedi.

Hastaların iftarda bol karbonhidratlı besinlerden kaçınmasının önerildiğini söyleyen Taşcı, şu bilgileri paylaştı:

“Gerekirse iftar ve sahur arasına düşük kalorili ara bir öğün eklenebilmektedir. İftarda çorba hafif kahvaltılıklar ve salatayla başlanıp ana öğüne geçilebilir. İftarda ekmek, pide, makarna, pilav gibi karbonhidrat içeriği yüksek olan besinlerden kaçınmak gerekmektedir. Tatlı tüketimini en aza indirerek, tüketilecekse de sütlü tatlılardan küçük porsiyonlar tüketilebilir. Protein içeriği yüksek besinler gün içinde tok kalmaya yardımcı olabilir. Sahurda peynir, süt, yumurta, yoğurt gibi besinler gün içinde daha uzun süre tokluk oluşturabilir.”

Hibya Haber Ajansı