GÜNCEL
Giriş Tarihi : 18-02-2023 14:40

Urfa Emek Ve Demokrasi Platformu Deprem Açıklaması

Öncelikle deprem felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, yaralılara acil Şifalar diliyoruz.

Urfa Emek Ve Demokrasi Platformu Deprem Açıklaması

 

10 ilin etkilendiği deprem felaketinde yıkılan binlerce bina, on binlerce yurttaşımıza mezar

Olurken, yüz binlerce insanımızı ise evsiz bırakmıştır. Ancak bir haftadan daha fazla süre

Geçmesine rağmen tek bir sorumlu bile istifa etmemiştir.

Biz biliyoruz ki zamanında etkili arama-kurtarma çalışmaları ve bu çalışmaları yürütecek

Ekipler, sevk edilmiş olsaydı, birçok yurttaşımız bugün yaşıyor olacaktı.

İnsanlar enkazın altında yakınları ise enkazın başında yalnız kaldı. Çok övünülen yollar

Kullanılmaz hale geldi. Ulaşım sekteye uğradı. Yardım için bölgeye giden ekipler vasıta

Bulamadı, hiç kimse kimseyle iletişim kuramadı. Her afetten sonra para isteyen ve adeta bir

Holding haline gelen Kızılay’ın adı sadece makbuzların üzerinde isim olarak kaldı. İçişleri

Bakanlığına bağlı AFAD hantal yapısı ile krizin ve yıkımın büyüklüğünü idrak edemedi ve

Gerekli koordinasyonu sağlayamadı.

Afet yönetimini koordine edemeyen kurtarma ve yardım ekiplerini geç gönderen iktidar her

zamanki gibi “Kader’e” sığınıp, “yüzyılın felaketi diyerek” sorumluluğu üstünden atmaya

çalıştı. Tutumuna ısrarla devam etmekte ve tehditleriyle yaşanan felaketlerin üzerini örtmeye

çalışmaktadır. Felaket mi evet felaket ama asıl yüzyılın felaketi, bilim insanların uyarılarını

dikkate almayan, deprem öncesi planlama ve hazırlık yapmayan, deprem sonrasında ise

üstüne düşen sorumluluğu anında yerine getirmeyen sistemdir.

Deprem değil; gözünü kar hırsı bürümüş müteahhitler, siyasi rant uğruna denetim görevini

yerine getirmeyen yerel yöneticiler, oy için imar aflarını çıkaran, deprem öncesi bilim

insanlarının uyarılarını dikkate almayan, yapı ve inşaat denetimini özelleştiren, kamu kurumu

niteliğinde bulunan meslek odalarının proje denetim/kontrol yetkilerini elinden alan, gerekli

planlamayı ve koordinasyonu sağlamayan, liyakat yerine sadakati esas alan, betonu ve

müteahhidi kutsayan siyasi anlayış öldürdüğünü hep birlikte yaşadık, yaşıyoruz.

Bir taraftar deprem yaralarını sararken bir yandan da bu ülkenin depremler ülkesi olduğu

bilinci ile yarın değil hemen şimdi geleceği yönelik tedbir alınmalı, planlamalar yapılmalı,

meslek odaları ve bilim insanlarına kulak verilmeli ve kamunun her alanında liyakat esas

alınmalıdır.

Depremin ardından koşullar giderek ağırlaşırken kentlerdeki yağma olayları sonrası

“yağmacı” olduğu ileri sürülen kişilerin linçe varan darp görüntüleri sosyal medyada

paylaşılmaya ve hatta jandarma karakolunda ölüm haberleri çıkmaya başladı. Hukuk

devletinde böyle bir şey düşünülemez ve kabul edilemez. Yağmacılığa yeltenen kişiler kolluk

kuvvetlerince yakalanıp yargıya teslim edilmelidir. Bu ortamda acılı insanların duygularını

istismar eden ve sığınmacılar üzerinden yürütülen ırkçı yaklaşımları reddediyor ve halkımızı

sağduyuya davet ediyoruz.

Şu yasadığımız süreçte binlerce kilometre uzaktan yardımımıza koşan farklı uluslara ait

insanların canları pahasına göçüklerden insanları kurtarmalarını alkışlarken, mültecilere ve

farklı kimliklere öfke ve kin duymak ikiyüzlülüktür. Biz bu riyakârlığa izin veremeyiz, göz

yumamayız. Böyle yaklaşımlar asıl problemin kaynağından uzaklaşmak, hedefi saptırmaktır.

Devleti de görevlerini en hızlı bir şekilde yerine getirmeye davet ediyoruz. Sosyal devlet

ilkesi gereği deprem bölgesindeki vatandaşının, barınma, beslenme, ısınma, sağlık, güvenlik

vb. ihtiyaçlarını hemen gidermeli ve sorunları yerinde çözmelidir. İnsan sağlığı ve çevre

kirliliği konularında ilgili kuruluşların, meslek odalarının, sendikaların görüşleri doğrultusunda

tedbir alınmalıdır. Vatandaşlarını ülkenin farklı yerlerine göç ettirip daha fazla mağdur

etmemeli. Farklı illere göç eden vatandaşlarının da gittikleri yerdeki ihtiyaçları karşılamalı ve

dönüş için gerekli şartlar yaratmalıdır.

Göç eden vatandaşların en büyük sorunu deprem bölgelerinde kalan vatandaşlardan farklı

değil, Ancak, barınma ve beslenme en büyük sorun olarak karşımızda duruyor.

Depremzedeleri yerleştireceğiz diye eğitime ara verip milyonlarca üniversiteli gençlerimiz de

mağdur edilmemeli. Eğitimden vazgeçilemez. OHAL yetkilerinin kötüye kullanılarak siyasi

partilerin ve Emek ve Demokrasi Platformlarının yardımlaşma ve dayanışma ağlarına el

konulması kabul edilemez. Kayyım zihniyetinin ve sistemin yarattığı tahribat ortadadır. Bir

önce bu zihniyetten vazgeçilmelidir. Kayyım öldürür dayanışma yaşatır.

Uluslararası sınırları umursamayan deprem, Suriye ve Rojava’da büyük yıkıma neden oldu.

Ancak uluslararası yardım çalışmalarına kontrol noktaları darbe vuruyor. Türkiye’de ağır

makineleriyle binlerce kurtarma görevlisi, paramedikler ve kurtarma köpekleri sokakları

doldurmuş halde ve hale sağ kurtulanları arıyorlar. Ancak muhalefetin elindeki kuzeybatı

Suriye’nin ve Rojava bölgesinde, bunların hiç biri yok. Tüm tarafların bu insanlık durumuna

ayrım yapmadan yaklaşması, insan emeğini engellememesi ve bu trajik durumun

sorumluluğunu üstlenmesi gerekir.

Bu zor günleri dayanışma ile atlatma amacıyla Urfa Emek ve Demokrasi Platformu

bileşenleri olarak depremin ilk gününden itibaren sahada olduk. Bileşenimiz olan Urfa

Barosu’nun ve TMMOB’nin hizmet binalarının depremden etkilenmemiş olması ve fiziki

şartlarının uygun olması nedeniyle deprem koordinasyon merkezleri olarak belirledik. Burada

depremzede yurttaşların insani şartlarda barınmasını sağladık. Urfa Barosu ve TMMOB

hizmet binalarında yardımlar toplanıldı ve buradan koordine edilerek saha çalışmalarında

tespitli ve teyitli lokasyonlara yardımlar ulaştırılmıştır. Yine bileşenlerimiz olan Urfa Tabipler

Odası ve SES tarafından poliklinik hizmetleri verilmiştir. TMMOB’nin bünyesinde gönüllü

olarak bulunan Mühendis ve Mimarlar enkaz yerlerinde ve hasar tespit çalışmalarında görev

almışlardır. Diğer tüm bileşenlerimiz sahada aktif rol almış ve tüm üyeleri ile seferber

olmuştur. Bileşenlerimiz gerekli ayni ve nakdi destekte bulunmuşlardır. Deprem bölgelerinde

soruşturmalar titizlikle takip edilmekte olup delil tespiti gibi hukuki süreçler takip edilmektedir.

Birlikte dayanışma ile aşılacağına olan inancımızla halkımıza bir kez daha geçmiş olsun

diliyoruz.

 

ibrahim uyguribrahim uygur