ABD’de Cumhuriyetçi Parti Senatörü Randal Howard Paul 4 Mayıs 2022 tarihinde Kongre’nin oturumunda yaptığı konuşmada, “Siz kimin dünya tarihinde en büyük sahte bilgi iletişimcisi olduğunu biliyor musunuz?ABD hükümetidir. ” dedi.

Paul, “Dönemin George Walker Bush yönetimi Irak’ı işgal ederken yaptığı açıklamada, Saddam Hüseyin hükümetinin kitle imha silahlarına sahip olduğunu iddia etmişti. Ancak gerçekler, bu iddianın sadece sahte bilgilerden oluşan bir yalan olduğunu kanıtladı.” diye konuştu.   

CGTN Yorumcusu Liu Wenjun, Paul’un konuşmasının ABD’nin uluslararası arenada ifade özgürlüğünü manipüle etmesinin gerçek yüzünü gösterdiğini belirterek, şunları söyledi:

“ABD’nin uluslararası arenada ifade özgürlüğünü manipüle etme tarihi çok eskilere dayanıyor. Örneğin ABD ordusu, sosyal medya aracılığıyla kamuoyunun gündemini kontrol etmeye çalışıyor. ABD ordusu, yalana dayalı propaganda yöntemlerine başvurup, diğer ülkelerin halklarının görüşlerini etkilemeye kalkıştı, böylece ABD’nin başlattığı askeri operasyonlara ‘yasal’ ve ‘ahlaki’ maske taktı.”

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nda görev yapan yetkili Nathaniel’in, Temmuz 2017’de Twitter şirketinin ABD hükümetinin 6 Arapça hesabına öncelikle hizmet etmesi ve “ABD ordusuna ait insansız hava araçlarının Yemen’e yönelik saldırılarında öldürülenler sivil değil, teröristlerdir.” yönünde propaganda yapması talebinde bulunduğunu dile getiren Wenjun, şu ifadeleri kullandı:

“Twitter şirketi 2022 yılında da ilgili iç belgelerini kamuoyuyla paylaştı. Buna göre ABD ordusu, kendisinin diğer ülkelerin vatandaşlarını öldürdüğünü saklamak üzere, sosyal medya aracılığıyla yalan propaganda yaptı. ABD’nin geçen uzun süre içinde övündüğü sözde “ifade özgürlüğü”nün arkasında siyasi manipülasyon ve halkı kandırması yatıyor, bu da ABD’nin siyasetinin iki yüzlülüğünü bir kez daha gösterdi.”

Wenjun, “ABD, sıkça ifade özgürlüğü kisvesi altında çifte standart uyguladı. ABD, bir yandan diğer ülkelerin ‘sahte bilgiler ilettiklerini’ iddia ederken, öbür yandan da diğer ülkeleri asılsızca karalayan haberler yayınladı, böylece uluslararası toplumun ABD’nin iç ve dış sorunlarına olan ilgisini başka yöne çevirmeye çalıştı. Bazı ABD’li siyasetçiler var güçleriyle sözde ‘Çin virüsü’ iddiası yaratıp, Amerikan medya kuruluşlarının Çin’in salgınla mücadele başarılarını nesnel şekilde aktarmalarını eleştirdi.” dedi.

Amerikan NBC Televizyonu gibi medya kuruluşlarının, Çin’in söz konusu başarılarını takdirle değerlendirdikleri için Beyaz Saray’ın hedefi olduğuna değinen Wenjun, şunları kaydetti:

“NBC, Beyaz Saray tarafından bile ‘halkın ortak düşmanı’ olarak suçlandı. Bazı ABD’li siyasetçiler, ‘Capitol Hall’ olayını “siyasi kaos” olarak yorumlarken, Çin’in Hong Kong Özel İdari  Bölgesi’ndeki Çin karşıtı şiddet ve sokak eylemlerinin ‘güzel manzara’ olduğunu söyledi. Özellikle internet alanında ABD, bir yandan sözde ‘dışa açık, özgür ve küreselleşmeye’ dayalı internetin geleceği ittifakını kuracaklarını ilan ederken, öbür yandan da bu konuda Çin ve Rusya gibi ülkeleri dışladı. ABD, dijital uçurum ve blok zıtlaşması yaratmak için yoğun çaba harcadı.”

Wenjun, “ABD, sözde ‘ifade özgürlüğü’ kisvesi altında, diğer ülkelerin iç işlerine de müdahale etti  ve hatta ülkelerin rejimlerini devirdi. 1970 yılında ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı (CIA), Şili’de Allende yönetimi karşıtı büyük ölçekli propaganda yaptı. Allende’yi karalayan makalelerin yayınlanmasına destek sağladı. ABD, daha sonra Şili’deki muhalif güçler ve Şili ordusu gibi siyasi güçlerle birlikte Allende yönetimini devirdi. ABD sözde ‘ifade özgürlüğü’nden faydalanarak, Orta Asya’da renkli devrim de manipüle etti. Aslında ifade özgürlüğünün en temel insan hakkı olarak korunması gerekirken, ABD bunu diğer ülkelerin insan haklarını çiğnemek için bir araç olarak görüyor. Uluslararası toplum, ABD tarzı hegemonyacılığın gerçek yüzünü daha iyi gördü.” şeklinde konuştu.

ABD’nin uluslararası arenada ifade özgürlüğünü haksız yere manipüle ettiğini söyleyen Wenjun, “Uluslararası kamuoyunu aldatan eylemlerde bulundu, çifte standart uygulamalarını hayata geçirdi, hegemonyacılıkla uluslararası ilişkilerin demokratikleşmesini engellemeye ve uluslararası kamuoyu ortamını itibarsızlaştırmaya, dolayısıyla “dünya dediğim gibi olsun” durumu elde etmeye kalkıştı. Ancak, dünya halkları aydınlandı, ABD'nin sözde “ifade özgürlüğünü” manipüle etmesinin gerçek yüzünü her geçen gün daha iyi biliyor. ABD’nin ifade özgürlüğü manipülasyonu başarılı olamayacaktır.” ifadelerini kullandı.   

Hibya Haber Ajansı