Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 16-17 Mayıs günlerinde Çin’i ziyaret etti. Putin, devlet başkanlığı görevine yeniden seçildikten sonra ilk dış ziyaretini Çin’e yaptı.

Tüm dünya tarafından yakından takip edilen ziyaret sırasında, Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, Putin ile dar kapsamlı, heyetler arası ve baş başa olmak üzere 3 görüşme gerçekleştirdi. Ortak bir bildiriye imza atan iki lider, birlikte basın toplantısı düzenledi. Yazar Yun Yang'ın değerlendirmesine göre  Xi ile Putin, tüm dünyaya açık ve net bir şekilde 4 mesaj verdi:

"1- Dünya, Soğuk Savaş zihniyetinden kaçınmalıdır. İki lider, Çin-Rusya ilişkilerinin Soğuk Savaş dönemindeki askerî ve siyasi müttefiklik modelinin ötesine geçerek, müttefik olmama, çatışmama, ve 3. tarafa yönelik olmama niteliklerini taşıdığının görüşmelerin en başından beri altını çizdi. Günümüz dünyasına bakınca, bazı güçler hâlâ Soğuk Savaş zihniyetini savunarak, bencilce çıkarlarını ve üstünlüklerini korumak için uluslararası camiada gruplar oluşturmaya çalışıyor, ülkeleri izole etmeye çalışıyor, sözde “ideoloji”, “demokrasi” ve “insan hakları” gibi bahanelerle ülkelerin birbirine husumet beslemelerini kışkırtıyor. Bu, dünya ülkelerinin dayanışmasının korunması ve dünya halklarının ortak refahının gerçekleştirilmesi karşısındaki ciddi bir tehdit.

Çin ve Rusya’nın müttefik olmadan yüksek seviyeli ikili ilişkiler geliştirebilmiş olması, diğer ülkeler için de iyi bir örnek oluşturuyor. İki ülke, her alandaki iletişim ve işbirliğini daha da derinleştirerek, Soğuk Savaş zihniyetine uluslararası arenada daha yüksek bir sesle “hayır” diyecek ve ittifak kurmaya karşı olan diğer ülkelerle eşgüdümünü daha da artıracak.

2- Dünyada bir tek düzen, uluslararası ilişkilerde de bir tek model vardır; o da 2. Dünya Savaşı’ndan sonra oluşturulan Birleşmiş Milletler Şartı ve buna bağlı prensiplerdir. Çin ve Rusya, net bir şekilde 2. Dünya Savaşı’nın tarihinin reddedilmesine, çarpıtılmasına ve değiştirilmesine karşı çıktığını, 2025 yılında faşizme karşı savaşlarda elde edilen zaferin 80. yıldönümünü kutlayacağını açıkladı. Birleşmiş Milletler Şartı ve buna bağlı prensipler demek, egemen ülkelerin iç işlerine müdahale etmemek, uluslararası hukuk açısından dayanağı olmadan ve BMGK tarafından yetkilendirilmeden “uzun kollu” kısıtlama ve yaptırımlara kalkışılmaması demektir. Ancak hegemonya ve zorbalık politikasına bağlı devletler, adalet yolundan ayrılarak “kural temelli düzen” ifadesiyle dünyaca kabullenilmiş uluslararası düzeni devirmeye çalışıyor. Yeni sömürgecilik ve hegemonya çağın eğilimlerine uymuyor. BMGK’yi dışlayan ve uluslararası hukuku ihlal eden tek taraflı tedbirler, dünyanın barış ve kalkınmasına zarar getiriyor. Dünya Ticaret Örgütü’nün ilkelerine aykırı kısıtlama ve yaptırımlar, serbest ticaretin gelişmesini engellediği gibi, küresel endüstriyel zinciri de olumsuz etkiliyor. Çin ve Rusya’nın adalet yanlısı duruşu, dünya üzerinde barış ve kalkınma arayışındaki tüm ülkelerin iradesini temsil ediyor ve küreselleşme trendinin savunulmasına güç katıyor.

3- Küresel yönetişim sistemi, uluslararası ilişkilerin demokratikleşmesi ve ekonomik küreselleşme yönünde ilerletilmelidir. Başka bir ifade ile dünyadaki meseleler dünya ülkelerinin istişaresi ile halledilmeli, ekonomi ve kalkınma konularında ülkeler birbirinden koparılmamalıdır. Hiçbir ülke, diğer ülkelerden üstün değildir. Hiçbir ülke, diğer ülkelerin kalkınma çabalarına müdahale edemez. “Küresel Güney”, dünyanın yönetişim çalışmalarına dâhil edilmeli, bu ülkelerin sesine de kulak verilmelidir. Ancak bu şekilde adil bir uygulamaya imza atılır. Çin ve Rusya, “Küresel Güney” ülkelerinin dünyanın ekonomi yönetişimindeki payını artırmaya çalışıyor. İki ülkenin üyesi olduğu BRICS ve Shanghai İşbirliği Örgütü (SİÖ) de, “Küresel Güney” ülkeleri ile iletişim ve temaslarını sıkılaştırıyor. Buna ilaveten, Çin ve Rusya, Afrika Birliği’nin G20 üyesi olmasına destek veriyor. İki ülke, ticaret, finans, enerji ve ulaşım gibi alanların, ülkelerin refaha doğru ilerlemesine yardımcı güçler olmaları, başka ülkeleri cezalandırmak istediğinde siyasallaştırmaya kalkıştığı araçlar olmamaları gerektiği kanısında. Beijing ile Moskova’nın adalet yanlısı açıklamaları, uluslararası ilişkilerde gerçek anlamda demokrasi arzusunu yansıtıyor ve gelişmekte olan ülkelerin haklarını savunuyor. Tüm ülkelerin ortak çabalarıyla uluslararası düzen daha eşit ve adil şekilde gelişebilir.

4- Avrupa kıtasında kalıcı güvenliğin sağlanması için çabalar yoğunlaşıyor. Ukrayna krizi, Çin ve Rusya liderlerinin görüşmelerinin gündemindeki önemli bir başlıktı. Putin, Xi’ye Ukrayna krizine ilişkin güncel durumu ve ülkesinin tutumunu detaylı bir şekilde anlattığını açıklarken, krizi diyalog yoluyla çözmeye hazır olduklarını ifade etti. Xi ise Çin’in tutumunu şöyle özetledi: “Sorunun hem yüzeydeki gelişmelerine hem de kökündeki nedenlere çare bulunmalı, hem şimdiye hem de geleceğe bakılmalı. Çin, uygun bir zamanda Rusya ve Ukrayna’nın kabul ettiği, tarafların ortaklaşa katıldığı ve tüm çözümlerin adil bir şekilde tartışıldığı bir uluslararası barış toplantısı düzenlenmesine destek vermektedir.” Şu an bazı güçler haziran ayında Rusya’yı dışlayan bir barış toplantısı düzenlemek için hazırlanıyor. Fakat Rus tarafının yokluğu, sorunun gerçek anlamda çözülmesinin mümkün olmayacağını gösteriyor. Çin, krizin çözüme kavuşturulması için doğru yolu işaret etmiş bulunuyor. Mayıs ayı başında Xi Jinping’in Fransa ve Avrupa Birliği liderleriyle de görüştüğünü hatırlarsak, Avrupa’nın da bu konuda yeterince bilgilendirildiğinden şüphemiz olmayacaktır. Çin krizin çözümünü hızlandırmak için yapıcı rol oynamaya hazır. Ukrayna krizinde Çin’in arabuluculuk çabalarının yoğunlaşacağını yakın gelecekte görmemiz kuvvetle muhtemeldir."

Hibya Haber Ajansı