İSTANBUL (AA) - HALİL İBRAHİM MEDET - Batı edebiyatında Müslümanların "şiddet yanlısı, barbar, vahşi ve evrensel değerlere karşı insanlar" şeklinde temsil edilerek Müslüman ülkelere müdahale ve işgallerin meşrulaştırıldığı belirtiliyor.

Ankara Medipol Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu Müdürü İngiliz Dili ve Edebiyatı Profesörü Ali Güneş, AA muhabirine, Batılı ülkelerin, Müslüman karşıtı edebiyat eserlerinden yararlanarak yeni sömürgeci düzen oluşturmak istediğini anlattı.

Güneş, Batı'da Müslüman karşıtlığına edebiyat eserlerinde yer verilmesinin basit bir korkunun sonucu olmadığını belirterek, sömürgeci ülkelerin Müslüman ülkelerdeki çıkarlarını korumak için yaptığı müdahaleleri ve işgalleri meşrulaştırmak için edebiyattan yararlandığını söyledi.

Batılı bazı edebiyatçıların eserlerinde Müslümanları "barbar, kirli ve insan haklarına değer vermeyen" kişiler olarak tasvir ettiğine dikkati çeken Güneş, "Müslüman ülkelerdeki doğal kaynaklara özellikle petrole ulaşmak için yapılan müdahaleler ve işgaller var. Bunlara meşru zemin oluşturabilmek için üretilen eserlerle Müslüman karşıtı kamuoyu oluşturmayı amaçlıyorlar." değerlendirmesinde bulundu.

- "Terörist romanında imamlar ve cami terörle özdeşleştiriliyor"

Güneş, Müslüman karşıtı edebiyat eserlerinin, oryantalist dönemden 1950'li yıllara kadar dini motivasyonla yazıldığını ancak daha sonra Batılı ülkelerin siyasi çıkarlarını gözetme amacıyla üretilmeye başlandığını kaydetti.

Doğulular ve Müslümanların, 11 Eylül saldırılarına kadar "medenileştirilmesi gereken toplumlar" şeklinde tasvir edildiğini ve bu sayede sömürge ülkelerinde yapılanlara meşruiyet kazandırılmaya çalışıldığını aktaran Güneş, "11 Eylül saldırılarının ardından Müslümanların Batılı ülkeler için tehdit oluşturduğu algısına gerekçe bulundu. İmamları ve camileri terörle özdeşleştiren edebiyat eserleri üretilmeye başlandı." dedi.

Güneş, John Updike'ın 2006'da yayımladığı, Pulitzer ödüllü "Terörist" romanına atıfta bulunarak, eserde ABD doğumlu Müslüman genç Ahmet Ashmawy Mulloy karakteri üzerinden camilere giden gençlerin yalnızca din öğrenmediği, ideolojik yönlendirmelerle Batı toplumuna düşman haline getirildiği algısının oluşturulduğunu anlattı. Güneş sözlerini şöyle sürdürdü:

"Mısır kökenli Ahmet aslında anne tarafından İrlandalı olmasına rağmen ten rengi nedeniyle otomatik olarak ötekileştirilmeye maruz kalıyor. Bu Ahmet'e özgü bir durum değil. Kahverengi tenli insanlar İslam'la özdeşleştirilerek İslamiyet Orta Doğu ile sınırlandırılmak isteniyor. Camiye din öğrenmek için giden Ahmet imam tarafından ideolojik söylemlere maruz kalıyor. İmam, Lübnanlı bir mobilyacının yanında Ahmet'e iş buluyor. Ahmet hem imam tarafından hem de yanında çalıştığı kişi tarafından Batı karşıtı fikirlere maruz bırakılarak intihar bombacısı olmaya hazırlanıyor. Bu sayede camiler ve imamlar terörle özdeşleştirilerek, 'İslam barış dinidir.' söyleminin gerçekçi olmadığına ve Müslümanların Batı için tehdit oluşturduğuna kamuoyu ikna ediliyor."

- Sanat eserlerindeki ayrımcılık makalelerle destekleniyor

Sömürgeci ülkelerin, hedefleri doğrultusunda bilgi üretme gayreti içinde olduğunun altını çizen Güneş, "Bu nedenle Doğu ve Batı bu şekilde kavramsallaştırılıyor. Batı ilerlemiş, medeni, bilimsel, temiz, insan haklarına saygılı ve demokrat tasvir edilirken, geri kalanlar yani Doğu ise bunun tam tersi olarak anlatılıyor." diye konuştu.

Güneş, Batı'da Müslüman karşıtı edebiyat eserleri ortaya koymanın eski bir gelenek olduğunu ve Joseph Conrad'ın, Rudyard Kipling'in eserlerinin yanı sıra H.M. Naqvi'nin "Home Boy"u, Mohsin Hamid'in "Gönülsüz Köktendinci"si (The Reluctant Fundamentalist), Joel Rosenberg'in "Son Cihat"ı (The Last Jihad) gibi pek çok eserin bunlara örnek gösterilebileceğini ifade etti.

Müslüman karşıtı edebiyatta İslam'ın bütün sorunların kaynağı gibi resmedildiğini dile getiren Güneş, "Bu eserlerdeki algı akademik makalelerle de destekleniyor. Bernard Lewis, Judith Miller ve Samuel Huntington gibi kişilerin çalışmalarında da benzer bir oryantalist bakış açısını görmek mümkün." şeklinde konuştu.

Güneş sözlerini şu şekilde tamamladı:

"Edebiyat ve akademinin yanı sıra hem geleneksel medya hem de sosyal medyada ciddi bir Müslüman karşıtı kampanya yürütülüyor. Özellikle CNN ve Fox gibi büyük televizyon kanallarında bu kampanya yoğun biçimde yürütülüyor. Böylelikle ABD'nin Irak işgali, Afganistan işgali ve Guantanamo hapishanesinde yaşanan trajediler 'öteki' kategorisinde kamufle edilerek meşruiyet oluşturuluyor. Batı elindeki güçle karar verici mekanizmaları oluşturuyor ve dünyanın geri kalanı buna göre şekilleniyor."