Kapıdan elimi çektiğimde arkamda beliren şeyin ne olduğunu anlamak için dönüp baktım fakat göremedim adeta bir el gizlice beni takip ediyor gibiydi yüzümü çevirdiğim anda karşımda rahip belirdi buruşmuş suratı kasvetli bakışları, gözlerindeki ölüm yalnızlığını ve terkedilmişliğini başka yerde görmemiştim, üzerinde cübbesi vardı bilirsiniz şu dini kıyafetlerden işte, şimdi şuracıkta, "tanrı seni ve babanı kutsasın evladım" dedi.
Biraz irkilmiş bir tavırla "teşekkürler" dedikten sonra ilerlemeye devam ettim, ellerim cebimde bir yere, bir gökyüzüne bakıyordum gök kararmaya yakın mor, yeşil ve turuncuydu elim cebimdeki bozukluğa değip sinirlerimi bozuyordu.
Bozukluğu çıkarıp havaya yazı, tura diye fırlattım, yere düştü ve ilerlemeye başladı bende son bozukluğumu kaybetmek istemediğimden peşine düştüm, dini ayin yapılan bir kısma geldim peder ölüyü cesetten çıkarıyordu, eskiden kötü ruhları defetmek için bu yöntemler uygulanırdı, ve peder daima öbür dünya ile bir köprü rölündeydi, hala bu işlemin devam ettiğini görünce aslında biraz şaşırdım.
Bozukluğumu cebime koydum bayan tilda yanımdan geçti.
- Nasılsın diye sordu üzgün gibi görünmeye çalıştığı belliydi.
Teşekkür ederim dedim. Üzgündüm fazla belli ettirmemeye çalışıyordum.
- Baban için çok üzgünüm şey annenle aynı mı olmuştu galiba sonları...
Benzer oldu evet, Bayan tilda fazla açık konuşuyor.
Başımı hafiften onaylar vaziyette önüme eğidim.
Fazla önemsemeyip yoluma devam ettim. Baban için çok üzgünüm umarım cennette isa ile yanyana olur, dediğini duyar gibi oldum.
Elim hala kapıdaydı çekmemiştim, bu olanları ve olacak olanları düşündüm ve bunları yaşamaya ne gerek var diyip kapadığım kapıyı yeniden açıp içeri aynanın karşısındaki sandalyeye yöneldim.