Son din İslamiyet ' ı tanımlamak gerekirse,  " iyi insan yetiştirme projesi" denilebilir.
Yine bütün dinlerin dünyaya yönelik bir yüzü vardır.
Bu sebeple İslam'da münzevî hayat hoş görülmez, rasyonel Ahlâk anlayışı öne çıkanlar.
Çünkü insan, Allah ' ın kendisinden beklediği sorumlulukları, toplumsal hayata yaşayarak davranışlarıyla bizzat gösterecektir.
Dolayısıyla " temiz toplum" , o toplumu oluşturan bireylerin bulunduğu konuma göre sorumluluk duygusu taşımalarıyla gerçekleşebilir.
Bu sorumluluğun din ve âhlakla desteklenmesi gerekir.
Yoksa, bu sorumluluk duygusu her zaman için suiistimal edilebilir, kötüye kullanılabilir.
Zaten yolsuzluk da, Kamu gücünü kişisel çıkarlar için kullanma davranışı olarak tanımlanamaz mı? Herkes kendi gücüne göre hak - hukuk ihlalleri yapıyor.
Halbuki hukuku ayakta tutan unsurlardan birisi de din olgusudur.
Din, hukuk ve ahlak kurallarını iyi dengelemek gerekir.
Zira, dini düşüncenin zayıfladığı toplumlarda hak - hukuk fikri yara alır.
Kur ' an ' a göre, insan gizli - açık yaptığı bütün davranışlardan sorumludur. ( Mâide 5/44).
İslam bütün davranışlarını Allah ' a ittiat ve ibadet fikri altında birleştirir; hukuk ve ahlâk ayrımı yapmaz .
Örneğin, yalan söylememek, hırsızlık yapmamak vb. gibi fiiler Allah ' a karşı vazifelerimiz kapsamına girmesi sebebiyle başta ahlâkî - dini alana, sonra da kamu alanına aittir.
İslam, insana bu filleri ihlal ettirdiği takdirde, kamu vicdanında muhakeme edilmeden önce bireyi kendi kişisel vicdanında muhakeme etmesi gerektiğini öğretir.
Bunun yolu da birey ve toplumu ahlâkî değerler alanında egitmekten geçiyor.
Bu gün, Ülkemizin en büyük sorunu, toplumsal ahlâk sorunu " olarak tanımlamak mümkündür.
Millet olarak" temiz toplum " yapısını oluşturmada tepeden tırnağa ahlâkî anlamda bir arınmaya ihtiyacımız vardır.
Bu sebeple Kur ' an ' da insan, sadece bireysel değil, topyekun toplumsal manada da arınmaya çağrılır. ( el - Bakara 2/ 222) .
Bu arınma faaliyeti, toplumun en küçük birimi olan aileden başlamak suretiyle tüm toplum kesimlerine yayılmalıdır.
Zira , iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak görevi, sadece bireye ait değil, topluma yüklenen bir sorumluluktur.
Burada aslında çok büyük görev diyanet işleri başkanlığına, müftülere,vaizlare ve cami hocalarına düşüyor diyanet bütçesi 7- 8 bakanlığın bütçesinden fazladır Yaşlı ve orta yaşlı insanlar ne aldıysa aldı hiç olmazsa bundan sonra gelecek olan kuşaklar bilhassa Z kuşağı dediğimiz geleceğimiz olan çocuklarımız için Diyanet ve ülkeyi idare edenler " iyi insan yetiştirme projesi" ni derhal yürürlüğe koymalıdır.
Bu sorumluluk bilincinin temelleri önce Aile de atılır, sonra da okul hayatında şekillendirilir.
Çocuk doğar doğmaz aile içinde gözlerini dünyaya açar
Dolayısıyla, çocuklar ilk eğitimlerini aile ortamında yaşayan büyüklerinden alırlar.
Çocukluk dönemini bir çeşit alıcı olma dönemidir.
Çocuklar ailede gördüklerini gündelik hayatta taklit etmeye özenirler.
Bu sebeple aile, " değerlerin" çocuklara aktarıldığı önemli bir aracı kurumudur.
Aile toplumun bir çeğirdeği ise, İlk önce temiz toplumun tohumları ailede atılacak demektir.
Anne ve babaların, bu noktada çok dikkatli olmaları gerekir.
Uyarı, uygulama ve anlatımda doğru örneklerle başlar.
Söz gelimi, eğer çocuğumuzun namaz kılmasını istiyorsak, önce biz büyükler kılmalı; eğer çocuğumuzun yalan söylemesini istemiyorsak, öncelikle biz büyükler yalan söylememelidir.
Eğer biz Çocuklarımızın sigara, içki, kumar ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklardan uzak durmalarını istiyorsak, öncelikle bu kötü alışkanlıklardan biz yetişkinlerin uzak durması gerekir.
Yine eğer, çocuklarda yardımseverlik, duygularını geliştirmek istiyorsak, kapımıza gelen ihtiyaç sahiplerine ya da sosyal yardımlaşma ve dayanışma gibi sivil toplum kuruluşlarına para ve yiyecek vermek işleri onlara yaptırmalıyız.
Böyle çocuklarımızın paylaşma alışkanlığını kazandırmış oluruz.
Çünkü her türlü dini ve güzel davranış çocukların saf ve temiz ruhlarında derin izler bırakır.
Ayrıca onlar da sevimsiz bir davranış gördüğümüz zaman, kızmadan, kazanmayı önceleyip, sevgi ve hoşgörü temmelli bir yaklaşımla uyarma yoluna gitmeliyiz.
Gençlerin şahsiyet ve karakterlerinin şekillendiği çok önemli yaşam duraklarından bir diğeri de okuldur.
Eğitimciler, genellikle 14- 24 yaş gruplarını bilinçli öğrenme çağı olarak kabul ederler.
Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimizin akıl, ruh ve beden açısından sağlıklı yetişmelerine, dolaylı olarak da temiz toplumun oluşumuna katkıda bulunmak adına eğitim kurumlarında ve diyanet işleri başkanlığı kurumlarında da din ve ahlak eğitimine ciddi anlamda önem verilmelidir artık.
Bilindiği gibi toplumuz da son yıllarda tatmin ve zevk alma prensiplerine dayalı yaşam biçimlerini seçmiş bazı guruplar hiç bir dinî, ahlâkî ve milli değerler tanımadan seks ve uyuşturucu kullanmayı temel felsefeleri haline getirmiştir.
Özellikle korkunç eylemleriyle kamuoyunda ön plana çıkan satanizm gibi yeni pagandist akımlar da bir patlama yaşanmaktadır.
Hele hele aidiyet duygusunu kaybetmiş gençlerimize parlak vaatlerle yaklaşan misyonerlerin çabaları, bu tür yıkıcı akımlardan geri kalmaktadır.
Bütün bu akımlar, gençlerimizin inanç dünyasında tamiri güç problemlerin doğmasına ortam hazırlamakla kalmamakta, bu tehlikeler gençlerimizi doğrudan hedef almaktadır.
İşte bu tehlikelerden bazıları içki, madde kullanma  ve sigara bağımlılığı gibi bedensel kirlenmeye çabalar geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimiz genç yaşta heder olup gidecek ve geleceğimiz güvence altında olmayacak.
Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.
Sağlam vücut ve sağlam kafa geleceğin sigortasıdır.
Mustafa Polat Şanlıurfa Demokrat parti il başkanı