Safan, Suriye'deki iç savaşın başlamasından sonra ülkesini terk ederek Türkiye'ye sığınan binlerce insan arasındaydı. Ancak zorluklarla dolu bir göç süreci onun yaratıcı yanını engellemedi. Deyrizor kentinde edindiği deneyimler ve duygular, onun sanatına derinlik kattı ve Fırat Nehri'nin kıyısında yaptığı heykellerle ifadesini buldu.

Heykelleriyle, savaşın yaralarını sarmaya ve insanlara umut aşılamaya çalışan Safan, sığınmacıların yaşadığı zorlukları, dayanışmayı ve insanın içsel gücünü temsil eden eserler ortaya koydu. Türkiye'nin güneyine taşınan heykelleri, savaşın acı gerçeğini hatırlatmanın yanı sıra sanatın insanları bir araya getirme ve iyileştirme gücünü de vurguluyor.

Akram Safan'ın heykelleri, sadece sanat eserleri değil, aynı zamanda bir göçmenin yaşadığı deneyimlerin ve duyguların somut bir ifadesi olarak da görülebilir. Onun sanatı, savaşın ve göçün yarattığı travmaya bir tepki olarak doğmuş olsa da, umudu ve dayanışmayı simgeleyen birer anıt niteliği taşıyor.