Bu karanlık tabloda, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı açıklama yalnızca bir siyasi tepki değil; aynı zamanda insanlığın sesi, vicdanın haykırışıdır. Erdoğan'ın şu sözleri yankı buldu:
“Netanyahu ve katliam şebekesinin tüm bölgemizi ateşe atan saldırılarının mutlaka önüne geçilmelidir.”

Bu açıklama, sadece İsrail'in Gazze'deki saldırılarını değil, aynı zamanda bölgede barış ve istikrarı dinamitleyen küresel bir oyunu da ifşa etmektedir. Netanyahu ve etrafındaki güçlerin, yalnızca Filistinlilere değil, tüm bölge halklarına yönelik bir tehdit oluşturduğu açıkça ifade edilmektedir.

Peki dünya ne yapıyor?
Birleşmiş Milletler kınamalarla yetiniyor. Batılı ülkeler çifte standartla hareket ediyor. Bunca çocuk ölürken, bazı devletlerin hâlâ İsrail'e silah satışı yapması, tarihe kara bir leke olarak yazılacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı, sadece bir duruş değil; aynı zamanda bir uyarıdır. Bu katliamlara göz yumulursa, ateş yalnızca Gazze’yi değil, tüm Ortadoğu’yu saracaktır. Türkiye'nin bu süreçte diplomatik çabalarıyla barışı savunması, insani yardımlarıyla mazlumların yanında durması önemlidir, ama yetmez. Dünya kamuoyunun da ayağa kalkması, sessiz kalmaması gerekir.

Gazze sadece bir coğrafya değil, insanlığın sınavıdır. Ve bu sınavdan geçip geçemeyeceğimiz, vicdanlarımızla yüzleşme cesaretimize bağlıdır.

Başkan Erdoğan’ın bu sert tepkisi, mazlumun yanında duran herkesin yüreğinde bir umut kıvılcımı olmuştur. Umarız bu çağrı, bir silkelenmeye vesile olur ve dünya artık bu zulmü durdurmak için harekete geçer.