İSTANBUL (AA) - İstanbul Bilgi Üniversitesi bünyesinde çocuk hakları alanında faaliyet gösteren BİLGİ Çocuk Çalışmaları Birimi (ÇOÇA), 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında "Çoklu Krizler Çağında Çocuğun İyi Olma Halini Düşünmek" başlıklı bir panel düzenledi.

Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, ÇOÇA, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü'ne yaklaşılırken "Çoklu Krizler Çağında Çocuğun İyi Olma Halini Düşünmek" başlıklı bir panel düzenledi.

santralistanbul Kampüsü'nde düzenlenen panelde İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci, Prof. Dr. Emre Erdoğan, Doç. Dr. Başak Akkan ve ÇOÇA Koordinatörü Gözde Durmuş söz aldı.

TÜBİTAK 1001-Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini̇ Destekleme Programı kapsamında yürütülen "Krizler Çağında Çocuk Olmak: Türkiye'de Pandemi Sonrasında Çocukların İyi Olma Halini Yeniden Düşünmek" başlıklı proje kapsamında düzenlenen panelde savaşlar, iklim krizi, salgın ve afetler, ekonomik kriz, göçler gibi günümüzün çoklu kriz ortamında çocukların hak ve ihtiyaçları ele alındı.

Projenin aşamalarının da tanıtıldığı panelde, bu alanda kapsayıcı bilgileri ve yayınları içeren internet sitesi (http://cocuguniyiolmahali.bilgi.org.tr) de tanıtıldı.

- "Krizler yapısal eşitsizlikleri belirginleştiriyor"

Açıklamada paneldeki konuşmasına yer verilen Doç. Dr. Başak Akkan, günümüzde farklı krizlerin bir örüntü içerisinde geliştiğini ve bu nedenle yaşanan sürecin çoklu krizler kavramıyla adlandırıldığını belirtti.

Akkan, "Özellikle çocuğun iyi olma hali bağlamında baktığımızda krizlerin tüm toplumsal gruplar tarafından aynı şekilde deneyimlenmediğini görüyoruz. Eşitsizliği yaşayan daha kırılgan gruplar için krizler bir süreklilik, bir yaşam biçimi halini alabiliyor. Çocukların sınıfı, toplumsal cinsiyeti, engelli olup olmaması gibi durumlar krizi deneyimleme biçimini de belirleyebiliyor. Krizler yapısal eşitsizlikleri ve güç dengesizliklerini belirgin hale getiriyor. Biz özellikle kesişimsel eşitsizlikler bağlamından çocukların durumunu ele almak amacıyla kapsamlı bir çalışmaya odaklandık." ifadelerini kullandı.

- "Çocuklar geleceği tahayyül edemiyor"

Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci de savaşların, iklim krizinin, yaşanan doğal ve doğal olmayan afetlerin ağır etkilerinin ön plana çıktığı ortamlarda en kırılgan gruplardan olan çocukların durumunu ele almanın çok hayati olduğuna dikkati çekti.

Çocukların hem bugününün hem de yarınının tehdit altında olduğunu vurgulayan Semerci, içinde bulunulan belirsizlik ortamının çocukların ihtiyaçlarını ve haklarını merkeze ele alarak değerlendirilmesi gerektiğine işaret etti.

Semerci, salgın döneminde yaptıkları iki araştırmada çocukların yaşam memnuniyetinde ciddi bir düşüş gözlemlediklerini belirterek, "Gelecek tahayyülünün kaybolması, çocukların geleceği düşünememesi araştırmalarımızdaki en önemli bulgularımızdan. Çocukların büyüyünce ne olacaksın sorusu dahil olmak üzere geleceği tahayyül etmekte zorlanmaları çok ciddi bir problem. Yine çocukların kaygı düzeyinin arttığını, yalnızca kendileri için değil, sevdikleri için de bir kaygı bulutu içinde yaşadıklarını görüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Prof. Dr. Emre Erdoğan ise dünyada kriz ve çocukluğa ilişkin yapılan akademik çalışmalarda salgınla birlikte bir artış gözlendiğini kaydetti.

Erdoğan, "Bu konuda yapılan çalışmaların çoğunlukla gelişmiş kuzey ülkelerinde yapıldığı ve bu ülkelere odaklandığını görüyoruz. Oysa krizlerden en fazla etkilenenler, dünyanın gelişmekte olan bölgelerinde yaşıyorlar. Bu da özellikle çocuklar açısından kırılganlığın gerçek düzeyini anlamamızı engelliyor." açıklamasında bulundu.

- "Yaşadığımız krizler çocuk hakları krizidir"

BİLGİ Çocuk Çalışmaları Birimi Koordinatörü Gözde Durmuş da 20 Kasım 1989'da kabul edilen BM Çocuk Hakları Sözleşmesi (BM ÇHS) 34. yılına girerken savaşlar, iklim krizi, salgının ve depremin etkilerinin çocukların yaşam hakkı başta olmak üzere tüm haklara erişimini tehdit ettiğini aktardı.

Durmuş, "Yaşadığımız tüm bu krizleri bir çocuk hakları krizi olarak ele almamız gerekiyor, çünkü bu krizlerin hepsi çocukları derinden etkiliyor. Bu dünyayı birlikte paylaşıyoruz ve çocuk hakları perspektifinden bakmak zorundayız. Bu bir yükümlülük çünkü çocuğun üstün yararı ilkesi bize bunu söylüyor." ifadelerini kullandı.