İSTANBUL (AA) - GÜLÇİN KAZAN DÖGER - ABD'deki Brown Üniversitesinde Holokost ve soykırım konularında çalışmalar yürüten Profesör Omer Bartov, İsrailli yetkililerin, Gazze'ye yönelik saldırılarını açıklamak için Holokost anılarına başvurmasını eleştirerek, "Hamas'ı Nazilerle ilişkilendirmek aslında kurnaz bir şekilde onu ve çoğu Filistinliyi ya da İsrail'in işgaline karşı Filistin direnişini Nazi olarak adlandırmak demek. Dolayısıyla Nazilerle konuşmazsınız, onları öldürürsünüz." dedi.

​​​​​​​İsrail asıllı ABD'li Profesör Omer Bartov, AA muhabirine, İsrailli ve Batılı yetkililerin Hamas'ın 7 Ekim saldırısını "İkinci Holokost" olarak adlandırmasını ve bu adlandırmanın Doğu Avrupa başta olmak üzerek Batı'da Müslüman karşıtlığı ile antisemitizmi arttırma tehlikesini değerlendirdi.

Bartov, Hamas'ın 7 Ekim saldırısının İsrailliler için beklenmedik ve sarsıcı olduğuna dikkati çekerek, "İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Yahudilerin başına böyle bir şey gelmemişti. İsrail'de, bir Yahudi devleti olarak İsrail fikrinin tamamı, bu tür şeylerin bir daha asla yaşanmayacağı fikrine dayanıyordu. Bu yüzden pek çok İsrailli Holokost ile ilişkilendirme yaptı." diye konuştu.

Holokost'un Alman Nazi rejimi tarafından tüm Yahudilerin öldürülmesine yönelik sistemli bir program olduğunu ve bunun Hamas'ın 7 Ekim saldırısıyla kıyaslanamayacağını kaydeden Bartov, şöyle devam etti:

"Hamas'ın 7 Ekim saldırısı bir terör eylemiydi, bir savaş suçuydu ancak​​​​​​​ Hamas'ın, SS askerleri ve Gestapo gibi geniş araçları olan ve ana hedeflerinden biri Avrupa'daki Yahudileri ya da bulabildiği tüm Yahudileri yok etmek olan Nazi devleti gibi bir devletle kıyaslanabileceğini düşünmüyorum. Holokost'u, Hamas'ın yaptıklarıyla karşılaştırmak, hem tarihsel olarak doğru değil hem de bana bir tür propagandacı ifade tarzı gibi geliyor."

Bartov, bu tür karşılaştırmaların yeni olmadığının altını çizerek, eski İsrail Başbakanı Menahem Begin'in 1982'de İsrail ordusunun Beyrut'taki kuşatması sırasında Yaser Arafat'ı, Berlin'deki sığınağında saklanan Adolf Hitler'e benzettiğini anımsatarak, şu ifadeleri kullandı:

"İki olay arasındaki ilişki, Menahem Begin için aynı olabilir ancak tarihsel olarak tamamen farklı bir durumdu. Bu, İsraillilere tüm Filistin direnişinin Nazi olduğu imajını veriyor, açıkça propaganda amaçlı yapılıyor ve gerçeği yansıtmıyor. Hamas'ı Nazilerle ilişkilendirmek aslında kurnazca onu ve çoğu Filistinliyi ya da İsrail işgaline karşı Filistin direnişini Nazi olarak adlandırmak demek. Dolayısıyla Nazilerle konuşmazsınız, onları öldürürsünüz. Filistinlileri Nazilerle ilişkilendirmek müzakere edemeyeceğiniz anlamına gelir, yapabileceğiniz tek şey savaşmak ve öldürmektir."

- "Holokost'tan asıl çıkarmamız gereken dersi ne yazık ki çıkaramadık"

Yetkililerin "bir daha asla" söylemiyle Holokost'tan ahlaki dersler çıkarılması gerektiği yönündeki açıklamalarına değinen Bartov, "Her zaman Holokost'tan ahlaki dersler çıkarma fikrinin problemli olduğunu düşündüm çünkü Holokost bir vahşetti, insanlık dışı davranışın en kötü örneklerinden biriydi ve insanlık dışılıktan olumlu dersler çıkarmak biraz çelişkili." görüşünü paylaştı.

Bartov, "Bir daha asla" söyleminin amacından uzaklaştırılarak, siyasi araç haline getirildiğine vurgu yaparak, şöyle devam etti:

"Savaştan sonra kullanılan 'bir daha asla' sloganından öğrenmemiz gereken, Holokost'un tekrar yaşanmasını önlemek değil çünkü Holokost zaten yaşandı. Bu söylem, soykırım, nefret, ırkçı kin gibi durumların tekrar yaşanmasını önlemek demek. Bu söylemi ister Yahudilere, ister Müslümanlara, Araplara ya da zulüm gören diğer azınlıklara karşı, bu tür vakaları önlemek için kullanmalıyız. Çıkarmamız gereken ders bu. Bundan sadece Yahudileri korumakla ilgili ders çıkarmak isteyenler aslında Holokost'tan anlamamız gerekenleri ve Primo Levi, Elie Wiesel gibi Holokost'tan kurtulan en önemli seslerden bazılarının söylediklerini çarpıtıyor. Onlar daima insanlıkla ilgili bir ders çıkarmamız gerektiğinden bahsediyordu, ne yazık ki bunu yapamadık."

- "İsrailli yetkililerin insandışılaştırma ifadeleri soykırımı teşvik olarak değerlendirilebilir"

İsrailli tarihçi, Gazze'ye yönelik saldırıların soykırım kapsamına girip girmediğine ilişkinse, "İsrail'in şu anda soykırım yaptığını düşünmüyorum ancak kullanılan dil derhal bırakılmalı çünkü bu çok tehlikeli bir dil." şeklinde konuştu.

Soykırımın gerçekleşebileceğinin ana göstergelerinden birinin "insandışılaştırma" ifadeleri olduğunu dile getiren Bartov, şunları aktardı:

"Nazilerin Yahudiler hakkında haşarat demesi ya da Ruanda'da Hutuların Tutsileri hamamböceği olarak adlandırması gibi insanların insanlıktan çıkarılması özel bir ağırlık taşır. Çünkü bu, onları hem insan olmayan, hem de bir tür mikrop, veba, size korkunç şekillerde zarar verebilecek bir şey gibi tehlikeli olarak düşünmenizi sağlar. Alman Nazileri bu ifadeleri kullandı. Soykırım yapan diğer rejimler de bunu kullandı."

Bartov, Gazze'ye yönelik saldırılarda İsrailli üst düzey devlet yetkililerinin bu tarz ifadeleri sıklıkla kullandığını anımsatarak, "Popüler konuşmalarda insanların bunu sık sık yaptığını biliyoruz ancak devlet başkanları bu şekilde konuştuğunda, ordunun üst düzey komutanları savaşa girdikleri belirli bir halk hakkında bu şekilde konuştuğunda, bu tehlikeli bir konuşma oluyor. Bu durum uluslararası hukuk kapsamında soykırımı teşvik olarak değerlendirilebilir ve dava edilebilir." ifadesini kullandı.

- "İslamofobide artış oldu ancak antisemitizmde daha yüksek artış var"

Geniş kitlelere ulaşabilen siyasi ve entelektüel isimlerin Gazze'ye yönelik saldırıları açıklamak için Holokost anılarını kullanmasının Müslüman ve Yahudiler hakkında ırkçı anlatıları teşvik edebileceğini dile getiren Bartov, "Bu süreçte İslamofobide artış oldu ancak Avrupa ve ABD için gördüğüm istatistiklerde antisemitizmde daha yüksek artış var." dedi.

Bartov, Batı'da aşırı sağ kesimlerin savaş dönemlerini fırsat olarak gördüğüne dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu:

"Antisemitizmin çoğu Avrupa ülkelerindeki ya da ABD'deki Müslüman azınlıklardan değil, aşırı sağdan geliyor. Cornell Üniversitesinde Müslüman öğrenciyseniz, insanlar söyledikleriniz ya da inandıklarınız nedeniyle değil, sadece Müslüman olduğunuz için sizi taciz edebilir. Yahudiler için de aynı şey geçerli. Yahudiler, Yahudi olduğu için saldırıya uğruyor. Sinagoglar, sinagog olduğu için saldırıya uğruyor, oradaki insanların İsrail hükümetinin yaptıklarını destekleyip desteklemediğini kimse bilmiyor. İşte bu bağnazlıktır ve ırkçılık Batı Avrupa, ABD ve tabii ki Doğu Avrupa'da da yükselişte."

Batı'da "Özgür Filistin" çağrısı yapan kişilerin antisemitik olmakla eleştirilmesine de değinen Bartov, sözlerini "Bu konudaki tartışmalar siyasallaştırılıyor. Hem İslamofobi hem de antisemitizm silah olarak, insanları susturmak için kullanılıyor. İsrail hükümeti bunu bir süredir çok başarılı şekilde yapıyor. İsrail kendine yönelik her türlü eleştirinin antisemitik olduğunu savunuyor ki bu saçmalık." diye tamamladı.