Yürekten Dokunuşlar Derneği (YÜDOP) üyelerinin de katıldığı seminerde Uzm. Dr. Alper Özbakkaloğlu, varis hastalığının tanısı ve tedavi süreçleri hakkında ayrıntılı bilgiler verdi.

Toplumda neredeyse her 10 kişiden 2'sinde görülen varislerin uzun süre ayakta kalmaya veya oturmaya bağlı olarak geliştiğini belirten Uzm. Dr. Alper Özbakkaloğlu, bu oranın erkeklerde yüzde15 kadınlarda ise yüzde 25 olarak görüldüğü bilgisini verdi.

Uzm. Dr. Alper Özbakkaloğlu, “Bir toplardamar hastalığı olan genetik nedenler, uzun süre ayakta kalmaya veya oturmaya bağlı olarak gelişen, meslek hastalığı olarak da bilinen varis hastalığının tedavisinde erken teşhis başarılı sonuçlar veriyor. Varis hastalığının en önemli nedeninin aileden gelen genetik yapıdır. Ailesinde varis bulunanlarda bu hastalığın görülme olasılığı iki katı artmaktadır.'' ifadelerine yer verdi.

Varis hakkında bilgi veren Dr. Alper Özbakkaloğlu, “Varis, bacaklardaki toplar damarların üzerindeki basıncın artması ve buna bağlı damar duvarında damarların içindeki kapakçıkların yapısının bozulmasıyla birlikte damar genişlemeleri ve bacaklarda oluşan görüntü bozukluğudur. Venöz yetmezliğin asıl sebeplerinden en önemlisi aileseldir. Genetik yatkınlığı olan insanlarda varis görülme olasılığı 2-3 kat fazla olmaktadır. Varis daha çok kadınlarda görülmektedir. Hamilelik süreci bu rakamın artmasında rol oynamaktadır. Aile öyküsü olanlarda daha genç yaşlarda, öğretmen veya doktorlar gibi mesleki nedenlerle uzun süre ayakta kalanlar veya pozisyonel bozukluk nedeniyle olanlarda ise daha ileri yaşlarda görülmektedir.” diye konuştu.

Varisin bacakların tamamında görülebildiğini dile getiren Dr. Özbakkaloğlu, “Varis hastalığında öncelikle örümcek ağı şeklinde kılcal damarlar olarak ortaya çıkmaya başlıyor. Daha sonra Retiküler Varis dediğimiz daha yeşil damar belirginleşmesi halini almaya başlıyor. Bir ileri safhada Varis Pakeleri denilen çapları 6 ila 12 milim arasında değişen belirginleşmiş, kabarıklaşarak ciltten dışarı taşan damarlar halini alıyor. Bir sonraki evrede ise ayak bileği seviyesinde ödem ve renk değişikliği olmaya başlıyor. Daha ileri seviyelerde ise ayak bileği ve çevresinde yara açılmasına da sebebiyet veriyor.” ifadelerini kullandı.

Varis hastalığının tekrar edebilir bir özelliğe sahip olduğunu ve yaşam tarzının tedaviye uygun bir şekilde düzenlenmesi gerektiğinin altını çizen Uzm. Dr. Alper Özbakkaloğlu, şöyle devam etti:

“Varisten korunmak için öncelikle uzman hekimin uyguladığı fiziki ve venöz doppler ultrason gibi muayenelerin ışığında tanı konur. Köpük tedavisi, ve cerrahi tedavi de hastalığın seviyesine göre uygulanmaktadır. Varis çorabını düzenli kullanmak, egzersiz ve yürüyüş, aşırı kilo alıp vermekten kaçınmak ve kilo kontrolü, doğru beslenme, yüksek lifli gıdalar, su tüketimini artırmak, yeşil yapraklı sebzeler, taze meyveler ve omega 3 yönünden zengin balıklar, turunçgiller, sarımsak, kuşkonmaz ve yeşil çay tüketmek de faydalı sonuçlar vermektedir.”

Gebelik döneminde varis riskinin de artığını vurgulayan Uzm. Dr. Alper Özbakkaloğlu, “Doğum sonrasında varisler bir miktar azalıyor ama tamamen gerilemiyor. Özellikle ikinci doğum sonrasında daha kalıcı olma eğiliminde oluyor. Gebelere uygun, korunma amaçlı varis çoraplarının kullanılmasını mutlaka öneriyoruz. Emzirme dönemi bittikten sonra da cerrahi veya ilaç tedavisi için kalp damar cerrahisine başvurmalarını öneriyoruz.” ifadelerini kullandı.

Hibya Haber Ajansı