Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:

“İlim Yayma Vakfı’nın 53’üncü Olağan Genel Kurulu münasebetiyle sizlerle beraber olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Genel Kurulun ülkemiz, milletimiz, İslam alemi ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.

Böylesine muhteşem bir muhabbet ikliminde bizi bir kez daha bir araya getiren Rabbimize sonsuz hamd olsun. Vakfımızın saygıdeğer yöneticilerine bu güzel buluşmaya vesile oldukları için ayrıca teşekkür ediyorum.

Ülkemizin en eski, en köklü, güçlü geleneğe sahip gönüllü teşekküllerinin başında İlim Yayma Vakfımız geliyor. Vakfımız, kökü derinlere inen ulu bir çınar misali ilim ve hikmet yolcularını kuşatmaya devam ediyor.

1973 yılından beri kuruluş senedindeki ifadesiyle memleket dahilinde ilmin yayılmasını teşvik için koşan, koşturan, emek veren, bu uğurda çile çeken tüm vakıf mensuplarına şükranlarımı sunuyorum.

Allah’ın izniyle bu ocak tütmeye devam ettikçe vakfımız, emektarlarının da amel defterleri kapanmayacaktır.

Daha fazla gencimize ulaşacağız. Daha fazla ilim sevdalısının elinden tutacağız. Daha çok sayıda öğrencimize destek vereceğiz. Orta öğretimden başlayarak, ihtiyaç sahibi evlatlarımızın yanında olacağız. Nitelikli, bilimsel çalışmaları teşvik ederek, ilim hazinemizin zenginleşmesini sağlayacağız. Vakfımızın 53’üncü Olağan Genel Kurulu’nun bu hedefler doğrultusunda daha hızlı yol almamıza katkı sunacağına inanıyorum.

Vatana, millete, ümmete ve tüm insanlığa faydalı nesiller yetiştirmek misyonuyla hiçbir engel tanımadan çalışan İlim Yayma Vakfı’nın her bir mensubuna Rabbim muvaffakiyetler diliyorum. Allah ömür, milletimiz de yetki verdikçe bizler de sizlerin her daim yanınızda olmayı sürdüreceğiz. Yeter ki sizler, elinizi ilim ve hikmet yolcularının üzerinden çekmeyin.

Uğruna ömrümüzü adamaktan şeref duyduğumuz ilahi kelimetullah davasının yeryüzünde adaleti tesis etmek davasının, hak ve hakikati yüceltme davasının, medeniyetimizi ihya etme davasının sahibi alemlerin rabbi olan yüce Allah’tır.

İslam dünyası olarak bir Ramazan-ı Şerifi daha karşılamaya hazırlanıyoruz. Pazarı pazartesiye bağlayan gece ilk sahurumuza kalkacak, inşallah ilk orucumuzu tutacağız. Mübarek ramazan ayının tüm İslam alemi ve milletimiz için şimdiden hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Ramazan ayını başta Gazze olmak üzere gönül coğrafyamızın pek çok bölgesinde ciddi insani dramların yaşandığı bir dönemde karşılıyoruz. Özellikle 7 Ekim’den beri Gazze’de yaşananlar artık tahammül sınırlarını aşmıştır. Bir terör devleti olan İsrail, Batılı güçlerin sınırsız askeri ve diplomatik desteğini arkasına alarak Filistinli kardeşlerimize yönelik tam anlamıyla bir soykırım politikası uygulamaktadır.

Bugüne kadar İsrail’in doğrudan sivilleri hedef alan saldırıları sonucunda 32 binden fazla Filistinli şehit oldu. 72 bin Filistinli ise yaralandı. Yaklaşık 2 milyon insan evlerini terk etmek zorunda bırakıldı. Camiler, üniversiteler, okullar ve sivil yerleşim yerleri harabeye döndü. Gıda almak için sıra bekleyen masumların dahi öldürüldüğü bir barbarlıkla karşı karşıyayız.

Netanyahu ve gözünü kin bürümüş yönetimi, Gazze’de işledikleri insanlık suçlarıyla günümüzün Nazileri olarak isimlerini Hitler’in, Mussolini'nin, Stalin’in, Pol Pot’un ve Franko’nun ve diğer modern dönem canilerinin yanına ekletmişlerdi.

İnsanlığın vicdanında zaten mahkum olan bu katliamcıların uluslararası hukuk önünde de hesap vermeleri için gerekeni yapıyoruz, yapacağız. 7 Ekim’den bu yana süresi itibarıyla geçen 155 günde gerçekten yüreklerimizi dağlayan, içimizi parçalayan, bir insan olarak yüzümüzü kızartan utanç verici pek çok hadiseyle karşılaştık.

Her şeyden önce uluslararası kurumların, insan hakları örgütlerinin ve basın kuruluşlarının söz konusu İsrail olunca nasıl işe hiçbir işe yaramadıklarını hep birlikte gördük, tecrübe ettik. Mesele Filistinli çocukların, kadınların, masum sivillerin yaşam hakkı olunca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin nasıl sadece bir kağıt parçasına dönüştüğüne hep beraber şahitlik ettik.

Yaklaşık 2 milyar nüfuslu İslam alemi, Filistin halkına kardeşlik görevini maalesef tam manasıyla yerine getirememiştir. Elbette çok uğraşıldı, gayret gösterildi, diplomatik açıdan çaba harcandı ama Gazze’deki masum çocukların ya açlıktan ölmesine ya da kurşunlarla ve üzerlerine atılan bombalarla katledilmesine mani olunamadı.

İkinci Cihan Harbi’nin galipleri tarafından kurgulanan mevcut nizamda Müslümanlar, üvey evlat olarak görülmektedir. Türkiye, dünya beşten büyüktür haykırışıyla aynı zamanda bize dayatılan, bize biçilen bu role de itiraz etmektedir.

Ülke ve millet olarak İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının ilk gününden itibaren Filistin halkı için tüm imkanlarımızı seferber ettik.

Topraklarını, onurlarını ve kendi insanlarını savunan Filistinli mücahitlere böyle bir kara çalınamayacağını tüm dünyaya cesaretle ilan ettik. Mısır makamlarıyla son dönemde gelişen ilişkilerimizi, Gazze’ye yardımların ulaştırılması için kullandık. Şimdiye kadar 19 uçak ve 7 sivil yardım gemisiyle bölgeye gönderdiğimiz insani yardımların toplamı 40 bin tonu buldu. Önceki gün yola çıkan Kızılayımıza ait 3 bin tonluk bir yardım gemisi daha yarın El Ariş’e ulaşıyor.

Filistinli kardeşlerimiz arasında milli birliğin ve mutabakatın temini için de yoğun gayret gösteriyoruz. Bu hafta Filistin Devlet Başkanı Sayın Mahmud Abbas’ı Ankara’da misafir ettik.

Elimizin uzandığı, gücümüzün yettiği kadar Filistinli kardeşlerimize tüm imkanlarımızla yardımcı olmaya çalışıyoruz.

Türkiye’nin Filistin davası için verdiği samimi mücadelenin en yakın şahidi, tüm gruplarıyla, tüm fertleriyle Filistinli kardeşlerimizdir. Gazze’deki katliamı unutturmayan ülkelerin en başında yeni biz varız.

Şu gerçeği tüm dünya çok iyi biliyor: Tayyip Erdoğan, 15 sene önce katillerin yüzlerine karşı ‘One minute’ diye haykırırken nerede duruyorsa, bugün de aynı yerde dimdik durmaktadır.

Bizim durduğumuz yer ve verdiğimiz mücadele de ayan beyan ortadadır. Burada asıl üzerinde düşünülmesi gereken, bizi hem de çok haksız bir şekilde eleştirenlerin Filistinli mücahitlere terörist diyerek kara çalanların çıkarlarını bilerek veya bilmeyerek hizmet etmesidir.

Şimdi kimse bize kalkıp da Hamas için ‘terör örgütü’ ifadesini kullandırtamaz. Hamas’ın liderleriyle çok açık, net, her şeyi rahatlıkla konuşup onların arkasında dimdik duran bir ülke Türkiye.”

Hibya Haber Ajansı