İSTANBUL (AA) - GÜLÇİN KAZAN DÖGER - Uzmanlar, trans kadınların (biyolojik olarak erkek doğan ancak kendini kadın olarak tanımlayanlar) tıbbi müdahaleyle testosteron seviyeleri düşürülse bile fizyolojik avantajlarını korumaya devam ettiği, bu nedenle trans kadınların sporda kadın kategorisinde yarışmasının eşit ve adil olmadığını belirtiyor.

Avrupa'nın en prestijli tıp üniversitelerinden İsveç'teki Karolinska Enstitüsünde Laboratuvar Tıbbı ve Klinik Fizyoloji Bölümlerinde Doktor Öğretim Üyesi Tommy Lundberg, AA muhabirine, trans kadınların sporda kadın kategorisinde yarışmasını ve testosteron baskılamasına rağmen performans avantajına ilişkin değerlendirmede bulundu.

Erkek ve kadın arasında fizyolojik olarak büyük cinsiyet farklılıkları olduğunu belirten Lundberg, şu ifadeleri kullandı:

"Erkekler, kadınlara göre yüzde 35 ila 40 daha fazla kas kütlesine, daha fazla dayanıklılık kapasitesine, daha büyük kalbe, daha büyük akciğere ve daha büyük hemoglobine sahip. Ayrıca daha büyük, daha uzun ve daha güçlüler. Bu cinsiyet farklılıkları, erkeklerin kadınlara kıyasla çok daha büyük performans avantajına sahip olduğu anlamına geliyor."

Lundberg, Uluslararası Olimpiyat Komitesine (IOC) göre, trans kadınların kadın kategorisinde yarışabilmesi için yarışmadan en az 12 ay önce ve yarışma sırasında testosteron düzeylerinin litre başına 10 nanomol seviyesinin altında olması gerektiğini aktararak, bu kişilerin en az bir yıl boyunca testosteron baskılayıcı ilaç kullanmasının şart olduğunu söyledi.

"Kanıtlar, trans kadınların erkek ergenliği geçirmeleriyle elde ettikleri avantajın, testosteron baskılamasından sonra bile büyük ölçüde korunduğunu gösteriyor." diyen Lundberg, trans kadınların sahip olduğu kas avantajının, testosteron baskılandığında yalnızca minimum düzeyde azaldığı bilgisini paylaştı.

Trans kadınlardaki testosteron baskılamasının erkek performans avantajını ortadan kaldırdığı, böylece adil ve güvenli rekabet sağladığı varsayımını destekleyen kanıtlar olmadığına dikkati çeken Lundberg, şöyle devam etti:

"Kanıtlar, bir yıllık testosteron baskılamasından sonra bile antrenmansız trans kadınlarda kas kütlesinin sadece yaklaşık yüzde 5'inin kaybolduğunu gösteriyor. Bu, başlangıçtaki avantajın büyük kısmının korunduğu anlamına geliyor. Kadın kategorilerinin bütünlüğünü ve korunmasını sürdürmek istiyorsak trans kadınları, kadın kategorisinde müsabakalara dahil edemeyeceğimiz sonucu çıkıyor. Hem tam kapsayıcı hem de tam adil olunamaz."

- "Bazı kadınlar transfobik gözükmemek için eleştirilerini sansürlüyor"

Lundberg, trans kadınların, sporda kadın kategorisinde yarışmasına karşı olan bazı kadınların eleştirilerini dile getirirken "transfobik" görünmemek için kendini sansürlediğine vurgu yaparak, "İngiltere'de (spor alanında araştırmalar yapan) Kathy Devine tarafından yapılan ve kadınların bu konudaki endişelerini özgürce ifade etmekten korktuklarını gösteren bazı araştırmalar var. Kadın sporcuların çoğu, trans kadınların kadın kategorisine dahil edilmesini desteklemiyor. Kategorinin kadınlara özel kalmasını istiyor." dedi.

Trans kadınların sporda hangi kategoride yarışacağının özgürce tartışılabilmesi gerektiğinin altını çizen Lundberg, "Cinsiyet kimliği ne olursa olsun herkese, tüm insanlara saygı duymak önemli ancak bazı senaryolarda, sporda olduğu gibi biyolojik cinsiyet önem arz ediyor. Bu konuda özgürce konuşabilmeli ve bunu hem akademi de hem de akademi dışında olumsuz sonuçlarından korkmadan tartışabilmeliyiz." değerlendirmesinde bulundu.

Lundberg, ABD'nin Ohio eyaletindeki Cincinnati Üniversitesinde "sporda trans kadınlar" üzerine çalışma yapan Olivia Krolczyk isimli öğrencinin, başarılı bulunmasına rağmen çalışmada "biyolojik kadın" terimini kullanıldığı için en düşük notu aldığına işaret ederek, "Dürüst olmak gerekirse şaşırmadım. Bu tür aktivist akım, lise ve üniversitelerdeki öğretmenler de dahil olmak üzere pek çok kişinin aklını çeldi. Bu yüzden buna şaşırdığımı söyleyemem, ancak bunu kesinlikle yanlış buluyorum." görüşünü paylaştı.

Olaya gerekçe olarak gösterilen "biyolojik kadın" kavramının trans kadınları dışlayıcı olduğu iddiasının, aktivizm adı altında gerçeklerin baskılanması olarak yorumlayan Lundberg, "Açıkçası somut bir dil ve biyolojik bir dil kullanabilmeliyiz, kadın ve biyolojik kadın benim için biyolojik bir dil ve bu kelimeleri kullanabilmeliyiz. Eğer bu kelimeleri kullanamıyorsak, o zaman konuşurken biyolojik olarak doğru olabilmemiz için bize kullanabileceğimiz farklı kelimeler sunulmalı." diye konuştu.

- Sporun kadın kategorisinde "trans kadın" tartışması

Trans kadınların sporun kadın kategorisinde yer almasıyla ilgili tartışmalar son yıllarda artarken, spor federasyonları trans kadınların kadın kategorisinde yarışmasını yeniden değerlendiriyor.

Dünya Atletizm Birliği, 24 Mart'ta erkek ergenliğinin herhangi bir dönemini yaşamış trans sporcuların kadın kategorisinde yarışmasını yasakladı.

ABD Temsilciler Meclisi, 20 Nisan'da, doğuştan erkek olan trans bireylerin okullarda düzenlenen spor müsabakalarında kadın ve kız çocuğu kategorilerinde yarışmasını yasaklamayı öngören yasa tasarısını kabul etti.

British Cycling de 26 Mayıs'ta trans kadın sporcuların kadın kategorisinde yarışmasını yasakladı. Dokuz aylık incelemenin ardından açıklanan ve 2023'ün sonunda yürürlüğe girecek olan yeni kurallara göre, trans bisikletçiler erkeklerle "açık kategoride" yarışacak.

Son olarak, 20 Haziran 2022'de trans sporcuların kadın kategorisinde yarışmasını yasaklayan Uluslararası Yüzme Federasyonu (World Aquatics), 17 Ağustos'ta trans sporcuların da yarışabilmesi için Berlin'deki dünya şampiyonasında yeni bir kategori açılacağını duyurdu.