Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:

"Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin kabulünün 75. yıl dönümü dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Dünya İnsan Hakları Günü’nün başta mazlum ve mağdurlar olmak üzere tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını rabbimden niyaz ediyorum. AK Parti İnsan Hakları Başkanlığımızı bu anlamlı günü layıkıyla idrak etmek amacıyla düzenlediği İnsanlığın Yüzü programı için kutluyorum.

Birleşmiş milletler insan hakları evrensel beyannamesi bundan 75 sene evvel gerçekten büyük umutlarla kabul edildi. Aradan üç çeyrek asır geçmesine rağmen bu metin insanlığın kazanımları açısından kritik bir belge olma vasfını hal koruyor. Daha adil daha özgür daha insan odaklı bir dünya ideali ile kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 75 yıldır uluslararası topluma sorumluluklarını hatırlatmayı sürdürüyor. Beyanname bu yönü ile küresel barışın ve istikrarın tesisine de rehberlik ediyor. Her ne kadar insan hakları ihlallerini sona erdirememiş olsa da beyannameyi insanlığın onurlu yaşam mücadelesinin köşe taşlarından birisi olarak görüyoruz.

Beyannamenin insan haklarını korunması ve geliştirilmesi konusunda küresel ölçekte bir hassasiyetin oluşmasına ciddi katkılar sağladığına inanıyoruz. Buna rağmen 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününü dünyanın pek çok yerinde insan haklarının ayaklar altına alınırken karşıladığımız da bir gerçektir. Batı toplumlarını zehirli bir sarmaşık gibi saran İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı insan haklarına yönelik tehditlerin en başında yer alıyor. Yabancı düşmanı ırkçı ayrımcı ve faşizan uygulamalardan en fazla mağdur olan kesim hiç şüphesiz göçmenlerin çoğunluğunu oluşturan Müslümanlardır. Terörist ve terör kavramları İslam’a saldırmanın Müslümanları tahkir etmenin masumları katletmenin bir kılıfı haline dönüştürüldü.

Bundan 4,5 sene önce Yeni Zelanda da cuma namazı için toplanan 51 kardeşimizin şehit edildiği saldırı İslam düşmanlığının nerelere varabileceğini göstermiştir.

Benzer olaylarla daha sonra da karşılaştık. Batılı ülkeler saldırılardan hiçbir ders çıkartmadı. Hatta fikir özgürlüğü bahanesiyle İslam ve Müslümanlık karşıtı eylemleri meşrulaştırdılar tasvip ve teşvik ettiler. Ne güvenlik boyutu ile ne hukuki ve siyasi olarak bu eylemlerin önüne geçecek hiçbir tedbir almadılar.

Anlaşılan bu ülkeler Birleşmiş milletler insan hakları evrensel beyannamesinde kayıtlı hakların sadece makbul insanlar için geçerli olduklarını düşünüyor. Yine bunların nazarında batılı ve beyaz olmayanların bu haklardan tam olarak yararlanma hatta hiçbir şekilde yararlanma imkanı bulunmuyor. Bunu açık açık söylemeseler de kültürel ırkçılığa yabancı karşıtlığına ve İslam düşmanlığına göz yumarak batının çarpık zihin dünyasını ortaya koyuyorlar. Batının tüm medeniyetini üzerine bina ettiği 5 değerin 4’ü onlarla ilgisi olmayan çalıntı unsurlardır. Nitekim inancı Kudüs felsefesi Ege ve Batı Anadolu hukuku Akdeniz ve Roma bilimi Endülüs ve doğu dünyası kökenli olan batının sadece barbarlık vasfı gerçek anlamda kendisine aittir.

Son dönemde batının barbarlık vasfını doğrudan yaptığı ve dolaylı olarak destek verdiği hadiseler vesilesi ile giderek daha sık görmeye başladık. Bugün birleşmiş milletler insan hakları beyannamesinin göz göre göre çiğnendiği yer Gazze ve işgal edilmiş Filistin topraklarıdır. Gazze halkının 7 Ekim’den beri hayatı başta olmak üzere her türlü hakkı işgalci İsrail güçleri tarafından pervasızca yok edilmektedir. İsrail’in hedef gözetmeksizin yaptığı saldırılar sonucunda 18 bini aşkın Gazzeli kardeşimiz şehit oldu. Ramallah’ta yerleşimci denen teröristlerin ve İsrail güvenlik güçlerinin saldırılarında 300’e yakın Filistinli şehadete yürüdü.

İsrail’in alçakça katlettiği her üç Filistinliden ikisi kadın veya çocuktur. Anne ve babalarının beyaz kefenlerine sarılarak göz yaşı döktüğü masum sabiler İsrail vahşetinin semboller olarak hafızalarımıza kazınmıştır. Batılı ülkelerin sınırsız desteğini alan İsrail yönetimi Gazze’de tüm insanlığın yüzünü kızartacak canilikte zulümlere ve katliamlara imza atıyor. Savaşta bile bile dokunulmaması gereken ibadethanelerden okullara hastanelerden mülteci kamplarına kadar tüm sivil yerleşim yerleri alçakça bombalanıyor. İsrail Gazze halkının suyunu elektriğini ve iletişimini keserek milyonlarca insanı açlığa ve ölüme mahkum etmiştir. Bugün Gazze’de sadece çocuklar kadınlar yaşlılar gazeteciler değil aynı zamanda insanlığa dair tüm değerler de katledilmektedir. Maalesef bu vahşet karşısında uluslararası kuruluşlar ve insan hakları örgütleri ihlallerin önüne geçecek hiçbir somut adım atmıyor.

Dün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde 5 daimi üye ve geçici üyeler fakat sadece Amerika’nın ret oyuyla maalesef ateşkes reddedildi. Tek başına böyle adalet olur mu? Biz ne diyoruz. Adil bir dünya mümkün ama Amerika ile değil. Çünkü Amerika İsrail’in yanında parasıyla bütün silah mühimmatı ile yer alıyor. İnsanlık, gerçekten Amerika bir birleşmiş milletler evrensel beyannamesine destek veren bir ülkedir demeyecek bundan sonra başta biz diyemeyiz. Çünkü İsraillin yanında yer alanlara bizde sizin karşınızdayız.

Görevi küresel barışı ve istikrarı korumak olan güvenlik konseyi 7 Ekim’den bu yana İsrailli koruma ve kollama konseyine dönüştü. Ne çatışmalar bir an önce dursun diyen 121 ülkenin iradesi ne birleşmiş milletler genel sekreterinin çabaları ne de geçici üyelerin samimi gayretleri Güvenlik Konseyinin daimi üyelerini harekete geçirmeye yetmedi. Dünyanın 5’ten büyük olduğu gerçeği bir kere daha görüşmüş oldu. BM Güvenlik Konseyi reforme edilmesi olmazsa olmaz şarttır. BM ile bu BM Güvenlik Konseyi ile insanlığın bir yere varması mümkün değil.

İşgal edilmiş Filistin topraklarında yaşanan zulmün hoyratlığın ve barbarlığın hesabı insanlık vicdanı ile birlikte hukuk önünde de mutlaka sorulmalıdır. Gazze kasapları uluslararası mahkemelerde insanlığa karşı suç teşkil eden eylemlerinin hesabını vermelidir. Eninde sonunda vereceklerdir. Biz bu meselenin takipçisi olacağız. Kim olursa olsun zalimin hasmıyız mazlumunda hamisiyiz.

Başıboş sokak köpeklerinin zarar verdiği insanlarımızın haklarını korumanında görevimiz olduğunun bilinci ile hareket ediyoruz. Başıboş sokak hayvanları ile ilgili artan şikayetlerin farkındayız. Önceki gün Ankara’da yaşanan ve bir evladımızın ağır yaralandığı elim hadise hepimizin yüreğini dağlamıştır. Bu sorunu inşallah inancımıza kültürümüze ve şefkat medeniyetimizin bize vazettiği ilkeler çerçevesinde mutlaka çözüme kavuşturacağız."

Hibya Haber Ajansı