Ortadoğu coğrafyası, yıllardır barışa hasret. Ne zaman umut dolu bir sessizlik çökse bölgeye, İsrail sahneye çıkıyor ve kanla, ateşle o sessizliği boğuyor. Bu defa hedefte İran vardı. Katil İsrail, uluslararası hukuku bir kez daha ayaklar altına alarak İran’a yönelik saldırısıyla savaş çanlarını çaldı. Üstelik bunu, tüm dünyanın gözü önünde ve adeta meydan okuyarak yaptı.

İsrail’in son yıllarda sürdürdüğü saldırgan dış politika, artık sadece Filistin ile sınırlı değil. Lübnan, Suriye ve şimdi de İran… Her fırsatta Ortadoğu’da gerilimi tırmandıran İsrail, bölgeyi adeta bir barut fıçısına çevirdi. Sadece sivillerin değil, devletlerin güvenliğini tehdit eden bu pervasızlık karşısında uluslararası toplumun sessizliği ise bir başka utanç kaynağı.

Peki dünya ne yapıyor? Batı medyası, İsrail'in bu saldırgan tavırlarını ya görmezden geliyor ya da meşrulaştırmaya çalışıyor. Oysa ki uluslararası hukuk açık: Hiçbir devlet, başka bir ülkenin topraklarına izinsiz girip askeri saldırı düzenleyemez. Bu bir savaş ilanıdır, bu bir suikasttır, bu bir suçtur. Ancak İsrail’e gelince hukuk da, insanlık da, adalet de susuyor.

İran’a yapılan bu saldırı, sadece iki ülke arasındaki bir kriz değildir. Bu, Ortadoğu’da yeni bir savaşın fitilidir. İsrail’in böyle bir hamleyle neyi amaçladığını anlamak zor değil: Bölgedeki dengeleri altüst etmek, dikkatleri Gazze’deki soykırımdan başka yöne çekmek ve emperyalist emellerine zemin hazırlamak.

İsrail'in İran’a saldırması, aslında sadece İran’ı değil, tüm bölgeyi hedef alan bir adımdır. Çünkü bir yerde savaş çıktığında, kan sadece orada akmaz; ateş, tüm coğrafyayı sarar. Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de yaşananların bedelini hâlâ ödeyen halklar, şimdi yeni bir savaşın eşiğinde.

Bu noktada İslam dünyasına da büyük görev düşüyor. Sessiz kalan, sadece kınamakla yetinen liderler, halklarına ve tarihe hesap veremez. İsrail’in bu pervasızlığını durdurmak için artık daha güçlü bir birlik ve daha kararlı bir duruş şart. Çünkü bu saldırılar sadece İran’a değil, tüm ümmete yapılmış sayılır.

Tüm dünya bilsin ki İsrail’in Ortadoğu’ya getirdiği tek şey acı, kan ve gözyaşıdır. Ne zaman barışa dair umutlar belirse, İsrail o umutları bombalarla yok ediyor. Ve eğer bir gün Ortadoğu’ya gerçek anlamda barış gelecekse, bu; İsrail’in saldırganlığı son bulduğunda mümkün olacaktır.