İsrail yine sahnede. Ama bu sahne bir tiyatro değil, gerçek bir vahşetin ta kendisi. Yardım gemilerine el koyarak, çocukları öldürerek, kadınları hedef alarak, masum insanları katlederek bir kez daha dünya kamuoyunun gündemine oturdu. Ama ne yazık ki bu gündem, sadece haber başlıklarında birkaç saniyelik bir yer işgal ediyor. Vicdanlarda ise hâlâ koca bir sessizlik var.

 

Her gün yeni bir ölüm haberi, her gün bir çocuğun cansız bedeni, her gün bombalanan bir ev, yıkılan bir hayat. İsrail, kadın-çocuk demeden saldırmaya, öldürmeye, yok etmeye devam ediyor. Ne uluslararası insan hakları kuruluşları ses çıkarıyor, ne Birleşmiş Milletler, ne Avrupa Konseyi. Sadece izliyorlar. Sadece **Türkiye**, evet sadece Türkiye ses yükseltiyor. Sanki bu dünyada yalnızca Türkiye İslam ülkesiymiş gibi, sanki bu dünyada sadece Türkiye'nin yüreği Filistin için atıyormuş gibi.

 

Peki ya diğer İslam ülkeleri? Nerede o koca laflarla ümmetten bahseden liderler? Nerede o kardeşlikten dem vuran sözde dayanışma çağrıları? Filistin yanarken susanlar, sadece sessiz kalmıyor; suça ortak oluyorlar. İsrail’e karşı değil, kendi koltuklarını kaybetme korkusuna karşı savaşıyorlar. Oysa Filistin sadece bir coğrafya değil, bir insanlık sınavıdır.

 

Daha da acısı, İsrail'e sadece sessiz kalınmıyor, açıkça destek veriliyor. **36’dan fazla ülke**, İsrail’e silah yardımı yapıyor. Bombaların, füzelerin arkasında bu ülkelerin imzaları var. Kimse dur demiyor, kimse “neden bu insanları öldürüyorsunuz?” demiyor. Çocuklar ölürken, dünya sadece ekran başında “endişe verici” diyor. Ama endişe hiçbir çocuğun canını geri getirmiyor!

 

Bu yazı, bir feryat, bir isyan, bir çağrıdır. Artık yeter! Filistin’in her köşesi kan ağlarken, dünya susmamalı! İnsan hakları sadece batılı çocuklar için mi var? İnsan onuru sadece Avrupa sokaklarında mı geçerli? Biz bu ikiyüzlülüğü reddediyoruz!

 

Filistin için ses olmak, insanlık için ses olmaktır. Sustukça suç ortağı oluyoruz. Konu Filistin değil, konu vicdan. Ve bu yazı, susanların suratına yazılmış bir çığlıktır!