Yazan: İbrahim Uygur – Köşe Yazarı / Gazeteci

 

Türkiye son dönemde tarihinin en önemli eşiklerinden birini yaşıyor. Terörsüz bir Türkiye hedefi artık bir hayal değil, kararlılıkla yürütülen operasyonlar, kökünden kurutulan terör yapılanmaları ve güvenlik güçlerimizin ortaya koyduğu büyük mücadeleyle adım adım gerçeğe dönüşüyor. Ancak bu süreçte toplumun bir diğer kesimi de umutla bekliyor: Cezaevlerinde bulunan mahkumlar ve onların aileleri.

 

Umut kapısı: İnfaz düzenlemesi ve af beklentisi

 

Uzun zamandır Türkiye gündeminde tartışılan infaz yasası düzenlemesi yeniden kamuoyunun gündeminde. Televizyonlarda hukukçular, profesörler, yazarlar ve yorumcular, cezaevlerinde iyi hal gösteren mahkumların bir kısmının artık topluma kazandırılması gerektiğini savunuyor.

Bu çağrılar, sadece mahkumları değil, binlerce ailenin yüreğinde yeniden bir umut ışığı yaktı.

 

Mahkum yakınları, her geçen gün daha fazla dile getiriyor:

 

“Artık cezalarını çeken, pişman olan, topluma geri dönmeye hazır olan insanlar dışarı çıkmalı.”

 

Toplumun büyük bölümü de bu talebe sessiz kalmıyor. Çünkü adalet sadece cezalandırmak değil, ıslah etmektir.

 

Terörsüz Türkiye süreci yeni bir sayfa olabilir

 

Bugün artık terörün kökü büyük oranda kazındı. Türkiye’nin dört bir yanında barış, huzur ve güven ortamı yeniden tesis ediliyor. Bu atmosfer, sadece sınır güvenliğinde değil, toplumun ruhunda da bir değişim anlamına geliyor.

İşte tam bu noktada, “Terörsüz Türkiye” süreciyle birlikte yeni bir toplumsal barış adımı atılabilir.

 

Devletin merhamet eli, iyileşmiş ve pişman olmuş mahkumlara uzanabilir. Uzun süredir beklenen 11. Yargı Paketi ve infaz yasası düzenlemesi, toplumun yeniden bir nefes almasına, cezaevlerinde umutların tazelenmesine neden olabilir.

 

“Topluma kazandırmak” devlete güç katar

 

Birçok mahkum, içeride geçirdiği yıllar boyunca hem eğitim almış hem de pişmanlığını dile getirmiş durumda. Bu kişilerin yeniden hayata kazandırılması, hem adalet sisteminin bir başarısı olur hem de devletin şefkatli yüzünü gösterir.

Çünkü unutulmamalıdır ki;

 

Affetmek zayıflık değil, devletin kudretidir.

 

Mahkumların ve ailelerinin gözü kulağı artık Ankara’da. Her açıklama, her haber, her yargı paketi beklentiyi biraz daha artırıyor. İnsanlar artık umutla, belki de son bir kez daha, “Bu defa olacak mı?” diye soruyor.

 

Adalet yerini bulmalı

 

Elbette ki bu çağrılar, suçun affı anlamına gelmemeli. Devlet, adaleti sağlamak zorundadır. Ancak iyi hal gösteren, topluma zararı olmayan, cezasını büyük ölçüde tamamlamış mahkumlara ikinci bir şans verilmesi, hem insani hem de vicdani bir adım olur.

 

Toplumda barış ve güven ortamının pekiştiği, terörsüz bir Türkiye’nin inşa edildiği bu dönemde, adaletin yanında merhamet de olmalı.

 

Bugün binlerce ailenin dualarında tek bir cümle var:

 

“Allah devletimize zeval vermesin, yeter ki infaz yasası çıksın.”

 

Belki de bu çağrılar artık duyulma zamanı geldi. Çünkü Türkiye, hem terörden hem de cezaevlerinden taşan umutlardan arınarak, yeni bir dönemin eşiğinde duruyor.